Hiç düşündünüz mü, neden dengeye ihtiyacımız var? Denge bizim için ne kadar önemli? Sadece fiziksel olarak değil, manevi açıdan da denge aradığımız bir gerçek. Sabit bir temele sahip olma fikri, günlük hayatımızda bizim için bir istikrar duygusu sağlıyor. Örnek mi; maaşlı bir çalışan olarak ayda ne kadar alacağınızı bilir ve buna göre harcamalarınızı uygun şekilde planlayıp bütçeleyebilirsiniz. Bu güven ve istikrar hissi verir.
Sadece finansal sağlığımız için değil, duygularımız, ilişkilerimiz ve fiziksel sağlığımız da dahil olmak üzere kendi sağlığımızın diğer tüm yönleri için istikrara ihtiyacımız olduğu bir gerçek. İlişki açısından bakacak olursak, duygusal olarak değişken olan biriyle çalışmanın veya onunla yaşamanın kolay yol olmadığını bilir ve bunu tercih etmekten kaçınırız. Fiziksel sağlığımız açısından, vücudumuzdaki birçok farklı hücreden ve üretilen biyokimyasal sinyallerden bir denge elde etmek zor olabilir. Öz kontrolü nasıl uygulayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Goldilocks ilkesini hiç duydunuz mu? Büyük farklılıklar ve bunun sonucu olarak yaşamı sürdürme kabiliyeti ya da yetersizliği olarak tanımlanan Goldilocks prensibine işaret ettiği gibi bir şeyi optimum noktalarında ne zaman başlatıp ne zaman durduracağımızı bilsek iyi olurdu. Düzenlenmemiş herhangi bir şey kontrolden çıkabilir ve bunun kendi başımıza olmasını istemeyiz. Sorun şu ki ne zaman başlayacağını bildiğimiz dahili süreçlerimiz olsa da bazılarının ne zaman duracağını söyleyen kontrolörlerimiz yok.
Tüm koşullara rağmen kendi oyunumuzda kendi amacımızı gerçekleştirmek için yaşıyoruz. Yaşamımızın kontrol özellikleri bedensel özelliklerden duygulara ve ilişkilere tüm bölümleri içeriyor. Aşırı stresli olduğumuzda, yemek ya da uyku düzenimizi değiştirdiğimizde başta bunun farkındayızdır. Ancak işler sonra değişebilir ve dengesiz bir hal alarak temel çizgimizi etkileyebilir. Örnek verecek olursak iyi bir uyku alışkanlığınız varsa uyku eksikliği ertesi sabah etkilerini bir an için hissettirebilir. Ancak, kronik veya sürekli uyku yoksunluğu yaşayacak olsaydık, işler farklı olurdu. Vücudumuz zamanla daha fazla proinflamatuar sitokin üretecek ve bu proinflamatuar sitokinlerin konsantrasyonları zamanla tutarlı bir şekilde kanımızda yükselecekti. İşte bu durum temel çizgiyi değiştirir. Hatta ileri seviyelerde beyin dejenerasyonu yaşayabilecek kadar değişiklik gösterir.
Temel çizgi kalıcı olarak değiştirildiğinde, her şeyin olması gerektiği gibi normal bir şekilde işlemesini beklemek zordur. Bu ilişkilerde de geçerli elbette. Mesela bir aldatma yaşandığında ilişkide aynı güven seviyesi korunabilir mi? Teknik olarak neredeyse imkansız. Aynı şekilde mevcut sistemin denge temel çizgisini bozan yeni bir giriş olduğunda işler farklılaşmaya başlar. İlişkinin devamında ısrarcı olmanın dengeyi ve istikrarı bozan sonuçlar vermesi çok muhtemel.
Yaşam tarzı seçimlerimizin sağlığımızı nasıl etkileyebileceği konusunda bilinçli olmalıyız. Doğru seçimleri yapmak, istikrarı ve sağlıklı bir temel çizgiyi destekler. Yanlış şeyleri seçmek, bedenimizin istikrarını etkileyebilir ve sağlık sorunlarına neden olabilir.
Kaynak: www.medium.com