Lavanta iyi hissettiren hormonlar salgılayarak mutluluk veriyor, gül kokusu kan basıncını düşürüyor, okaliptüs uyanık kalmayı etkiliyor… Fırından taze çıkmış ekmek kokusu ya da yeni öğütülmüş kahvenin keyif veren kokusu… Kokuyla aramız bu kadar renkli, romantik, faydalı… Ama hepsi bu değil ve çok ama çok gerilere gidiyor. Geçirdiğimiz evrim sayesinde yeryüzünün hakimi biz insanlar, atalarımızdan daha gelişmiş beyin yapısına sahibiz. Şüphe yok ki, daha bilgili daha zekiyiz. Peki bedenlerimiz?… Bazı yeteneklerimizi kaybetmişiz maalesef. Koku meziyetimiz örneğin. Yeni bir araştırmaya göre, yaşamak için avlanmak, kendini korumak gibi temel yaşam standartları olan ilk insan, çok daha etkin ve iyi koku alma yetkinliğine sahipmiş. Biz daha az ihtiyaç duyduğumuz bu yetkinliğini zaman içinde rafa kaldırmışız.
Araştırma hakkında
Bu çalışma, misk ve vücut kokusu için reseptör genlerinin analizine dayanıyor. Burun, atalarımız için daha önemli bir organ, güçlü koku alma duyusu sayesinde, vahşi doğada yiyecek ve avlarını koklayarak bulmalarına yardımcı oluyormuş. Ekip, parfümlerde kullanılan sentetik bir misk ve insan koltuk altı terindeki bir bileşiği tespit eden iki yeni gen bulmuş. İnsan burnunda yaklaşık 5 milyon reseptör hücresi var. Bir köpekte ise 200 milyon, koku alma duyumuz çoğu hayvandan geride ya da mukayese olarak iyi değil denebilir.
Farklı 10 kokunun algılanmasıyla bağlantılı varyantları belirlemek için bin kişinin gen taraması gerçekleştirilmiş, sonuç etnik açıdan farklı 364 bireyde bunlardan altısı için deneyin tekrarlanmasıyla doğrulanmış. Araştırma sonuçlarını kaleme alan bilim insanları, “Koku genetiği ve algısal varyasyon üzerine yapılan çalışma, koku sisteminin koku özelliklerini nasıl kodladığına dair anlayışımızı geliştirdi. Bulgular, primat koku gen repertuarının zaman içinde dejenere olduğu hipotezini desteklemektedir” notunu düşmüşler.
Bireyler kokuları kalite, hoşluk ve yoğunluk farklılıklarıyla kendine özgü bir şekilde deneyimliyor; bilim insanları, çeşitli koku reseptörlerinin rolünü keşfetmek için bunları kişinin genetiği ile birleştiriyor. Katılımcılar misk ve koltuk altı koku genlerinin farklı versiyonlarını taşıyor, bu genler, bireyin kokuları nasıl algıladığını etkiliyor.
Koku alma duyumuz evrim geçirmeyi sürdürüyor mu?
Çalışma, on binlerce yıl boyunca “daha az hassas burunlara” nasıl evrimleştiğimizi gösteren ilk çalışma olma özelliğini taşıyor. Eski koku reseptör genlerine sahip insanların kokuları daha yoğun olarak değerlendirdikleri, bugün geldiğimiz noktanın nedeni ise koku reseptörlerimizi kodlayan gen setindeki değişiklikler olduğu ifade ediliyor.
Bulguların sağlık açısından da sonuçları anlamlı; iyi koku alma duyusu zihni ve bedeni güçlendiriyor. Stresi azaltabiliyor, çekiciliği artırabiliyor, uyandırabiliyor ya da tersi uykuya dalmayı sağlıyor. Koku beyin üzerindeki, ilk insanlar için ölüm kalım meselesi kadar önemli. Burundaki koku hücreleri, evrimsel açıdan beynin en eski bölümleri arasında yer alan limbik sistemle bağlantılı. Duyguları, davranışları ve uzun süreli hafızayı yönetiyorlar. İlkel insanda bu duyu çok daha güçlüydü. Kokunun hayatta kalmada önemi büyük ölçüde ortadan kalkmış olsa da beyin ve vücut üzerindeki etkileri devam ediyor.
Kaynak: Bu çalışma Çin Bilimler Akademisi’nde gerçekleştirilmiş, PLOS Genetics’te yayınlanmıştır. Bilimsel çalışmanın kamuoyuna aktarılmasında katkıda bulunan South West News Service’den Mark Waghorn