Yaz gelince, dikkatler kilolara çevriliyor. Kilolu olmak bir sorun, yetersiz kiloda olmak da sorun. Sürekli diyete girmek çıkmak ve yine girmek daha da büyük sorun. Uzun vadeli kilo vermek göründüğünden çok daha karmaşık bir süreç, çünkü kilo vermek işin kolay kısmı; zor olan kilo vermeyi sürdürmek.
İnsan fizyolojisi hayatta kalmak için yaratılmış. İster diyet sonucu ister başka nedenlerle kilo verirken vücudumuz algılanan açlığa karşı kendini koruyarak fazla enerji deposunu (vücut yağını) şiddetle savunmaya geçiyor. Ne yazık ki, kasıtlı ve kasıtsız kilo kaybı arasında ayrım yapamıyor. Sonuç, vücut kendini korumaya alıyor, bu da yeniden kilo almaya neden oluyor.
Kilolarla mücadele ediyor, farkında olmadan yıllardır fizyolojinizle savaşıyorsanız büyük ihtimalle bunun temel nedenini hiç ele almadınız. En iyi çabalarınızı sabote eden görünmeyen bir düşmanı uyandırmaktan başka bir işe yaramayan diyet gibi geleneksel kilo verme yaklaşımlarını tekrar tekrar uyguladınız. Böylece kaçınılmaz olarak, başladığınız yere geri döndünüz. Sizin hikayenizle benzerliği var mı bunların?
Üstelik arkadaşlarınız, aileniz ve sosyal medyada izleyenler, herkes ama herkes mücadelenizi anlamıyor. Acaba ne yapmalısınız? Bu, büyük ve uzun zamana yayılan sorunun daha az yemek, daha sağlıklı beslenmek ve daha fazla egzersiz yapmak kadar basit bir yöntemi olabilir mi?…
Hem evet hem hayır. Bitmek bilmeyen bir diyet döngüsüne sıkışmış hissediyor, aynı 10 veya 20 kiloyu tekrar tekrar alıp veriyorsanız küçük bir samimiyet sınavına davet etmek isteriz sizi:
Soru 1: Neden?
Neden kilo vermek istiyorsunuz? Gerçek neden/leriniz ne? Kilo vermek neden sizin için bu kadar önemli?
Sorun 2: Nasıl?
Bugüne kadar ne denediniz? Kaç kez denediniz? Nasıl yaptınız?
Sürdürülebilir kilo kaybı kalıcı değişim gerektirdiğinden, kilo verme yolculuğunuz boyunca sizi taşıyacak bir motivasyon gerekli. Aksi takdirde, hedefinize ulaştığınızı düşündüğünüzde, vücudunuzun hayatta kalma mekanizmaları devreye girer ve yeniden kilo almaya başlarsınız.
Kilo vermek, bir varış noktası değil, bir yolculuk. Unutmayalım… İsterseniz önce yemek yemeyi öğrenmekle başlayalım.
Yemek Yemeyi Öğrenmek
Yeme ipuçlarımız, beynimizin kilo alımını düzenleyen bölgesi hipotalamusta. Stres ve bağımlılık yolları da bu bölgede kesişir.
Açlık sinyalleri;
- Doygunluk: Yemekten sonra tatmin olma hissi. Dolgunluk ise daha fazla yerseniz rahatsız olacağınız his. Küçük porsiyon boyutlarına alıştığınızda, doygunluk tokluktan ayırt edilebilir hale gelir. Bu sizin yemeyi bırakma sinyalinizdir.
- Tokluk: Tokluk, öğünler arasındaki tatmin duygusu, yeme dürtüsünün olmaması diyelim, doygunluktan farklıdır.
- Açlık: Temel yemek için fizyolojik dürtü.
- İstek: Belirli yiyecekleri yeme arzusu.
Dikkatli Yeme Egzersizleri
Yediğinize dikkat etmek, yeme dürtüsü, gıdaların vücudunuza ilk etkisi ve tükettiklerinizin sonraki etkileri… Basitçe ifade etmek gerekirse, yiyeceklerle olan tüm etkileşiminiz.
Yemek öncesi sorular:
- Neden yemek yiyorum?
- Neden yemek istiyorum? Açlık, istek, stres vb.
- Yeme isteğim neyle ilişkili? Stres, daha fazla egzersiz, öğün atlama vb.
Yemek yerken sorular:
- Doydum mu?
- Tatmin oldum mu?
Yemekten sonra sorular:
- Yemek yemem için gelen işaret neydi?
- Aşırı mı yedim?
- Bir dahaki sefere nasıl iyileştirebilirim?
Kaynak: Curtis Preik, MD, MS, Dipl of ABOM
Çalışmasına dayanıyor, özetlenmiş ve esinlenilmiş bilgi derlemesi