Bu hafta küresel ısınma ve çevre kirliliği gibi konulara dikkat çekmek amacıyla ortaya çıkan Dünya Günü’nü kutladık. Dünya Günü ilk kez 1969 yılında UNESCO Dünya Konferansı kapsamında gezegenin karşı karşıya olduğu iklim ve çevre kirliliği gibi tehditlerde farkındalık oluşturmak amacıyla ortaya çıktı. İlk kez 1970 yılında ABD’de kutlandı, 1990 yılında bu yana ise dünya çapında uluslararası etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor. Ünlü Paris İklim Anlaşması (COP 21) da 2016’da Dünya Günü’nün kutlandığı 22 Nisan’da imzalanmıştı.
Bugün geldiğimiz noktada konuya en uzak olanların bile “artık mevsimler değişti, yağmur neden yağmıyor ya da denizler nasıl bu kadar kirlendi?” gibi sorularla gündemine giren iklim ve çevre sorunları arasında biri var ki, doğmamış bebekleri bile etkiliyor. Mikroplastiklerden söz ediyoruz.
Uzunluğu 5 milimetreden küçük plastik parçaları olan mikroplastikler plastik kirliliği sonucu oluşuyor. Bugün içtiğimiz suda, ayak bastığımız toprakta, yediğimiz meyvede… her yerdeler.
Bu küçücük plastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri üzerine yapılan araştırmalar ise gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. 2023 tarihli bir araştırma, 100 nanometrenin altındaki mikroplastiklerin vücuda girdiklerinde hızla hemen hemen tüm organlara ulaştığını gösterdi. Farklı araştırmalar insanların akciğerlerinde, kalp dokusunda mikroplastik tespit etti. Doğmamış bebeklerin plasentasında bile mikroplastiklere rastlandı. 62 plasenta doku örneğini analiz eden araştırmacılar, yaygın olarak tespit edilen plastik maddenin, plastik poşet ve şişelerin yapımında kullanılan polietilen olduğunu belirttiler. Farklı araştırmalar anne sütünde de mikroplastik bulunduğu sonucuna varmıştı. Hücrelerde farklı reaksiyonlara neden olan mikroplastikler hücre ölümüne bile neden olabiliyor.
İşte düşündürücü bir araştırma sonucu daha; Çin’de kalp ameliyatına girecek 15 hasta üzerinde yapılan araştırmada mikroplastiklere rastlandı. Bu mikroplastiklerin %77’sinin PET olarak bildiğimiz (polietilen tereftalat), %12’sinin ise köpük olarak bildiğimiz poliüretan (PU) olduğu görüldü.
Ürün ya da gıda ambalajlarıyla evimize girebilen mikroplastikler bozulmadan uzun süre doğada kalabiliyor, toprağa ve suya karışıyor. Sonra bu topraklarda yetişen ve sulanan gıdaları alıp tüketiyoruz. Bazı araştırmalar arıların kovanlarına mikroplastik taşıyabileceğini ifade ediyor; gerisini siz hayal edin.
Bilim insanları “mikroplastikleri plasentalarda görmeye başladıysak bu gezegendeki tüm yaşamı etkileyebilir” diyerek bu durumun büyük bir sağlık tehdidi olduğunu ifade ediyorlar.
Markalar neler yapabilir?
Tüketici satın alma davranışlarını inceleyen en büyük araştırma şirketlerinden biri olan NIQ Brandbank tarafından hazırlanan son rapor, hızlı tüketim ürünleri sektörünün plastikten arınmaya hazır olup olmadığını sorguladı. Markaların ve perakendecilerin, müşterileri sürdürülebilir seçimler yapmaya teşvik etmek ve satın alma kararlarında bu sürdürülebilir değerlere öncelik verenleri desteklemek için yapabilecekleri değişiklikleri inceledi.
Plastiksiz operasyonlara geçiş, hızlı tüketim ürünleri markaları ve perakendecileri için değişen müşteri değerlerine uyum sağlama, çevresel etkiyi azaltma ve sürdürülebilir büyüme ve kârlılığı artırma konusunda stratejik bir fırsat sunuyor.
Dünya gerçekten plastikten arınabilir mi?
NIQ Brandbank’ın bu yeni raporu, sürdürülebilirlik ve plastiğin azaltılması söz konusu olduğunda müşterilerin ne istediğini, bunun neden önemli bir ihtiyaç haline geldiğini, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayan ürünleri bulmakta karşılaştıkları zorlukları ve markalar ile perakendecilerin kritik rolünü ele alıyor.
Rapor, markalara ve perakendecilere sürdürülebilir alışveriş deneyimini iyileştirmek için bazı basit çözümler sunuyor:
- Uygun fiyatlı, azaltılmış plastik seçenekleri sunarak alışveriş deneyimini iyileştirmek
Sürdürülebilirlik gündemin üst sıralarında ve giderek daha fazla yer alıyor. Markaların satın almaya giden yolu bunu yansıtacak şekilde geliştirerek rakiplerinin önüne geçmesi mümkün. Tüketiciler, online veya mağaza içi alışverişlerinde uygun ürünler bulamadıkça plastikten arınamazlar, o nedenle uygun bütçeli ve plastiğin azaltıldığı ürünler sunarak onların dikkatini çekmek mümkün.
- İçeriği ve aranabilirliği geliştirmek
Dünyanın dört bir yanındaki pek çok tüketici plastik oranı azaltılmış ürünler arıyor. Markalar bunu fırsata çevirebilir; plastik atıkları önemseyen alışverişçiler için örneğin online alışverişlerde arama filtrelerine “plastic free” seçeneği ya da kategorilere bunu temsil eden simgeler eklenebilir ve kişiselleştirilmiş içeriklerle bu konuda hassas olan hedef kitle kolayca yakalanabilir.
- Sürdürülebilirlik ve plastikten arınma sadece maliyet değil fırsatlar da sunuyor
Veriler, ESG (şirketlerin Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetimle ilgili uygulamaları) ile ilgili önemli adımlar atan çoğu ürünün daha hızlı büyüdüğünü gösteriyor. Plastik içermeyen ürünlere geçiş, müşterilerin değerleriyle uyum sağlamak, çevresel etkiyi azaltmak ve sürdürülebilir büyüme ve kârlılık sağlamak için stratejik bir fırsat sunuyor.
Kaynak: https://nielseniq.com/global/