Artık herkes rahatlık peşinde. Kapsül gardıroplar giyinmeyi ve kombin yapmayı kolaylaştırdığı için herkesin favorisi. Peki bu durumu abartmış olabilir miyiz?
Bir “basic” patlamasının ortasındayız. Sayamayacağınız kadar çok marka, aşırı doymuş bir moda ortamında giyinmeyi kolaylaştırmak için basitleştirilmiş bir kapsül gardırop sunuyor.
Google Trends’e göre, “kapsül gardırop” aramaları son 12 ayda yüzde 60 artarken, “üniforma” aramaları yüzde 42 arttı. Cazibesi çok açık. Kim giyinmek için daha az çaba harcamak istemez ki? Temel giysileri diğer temel giysilerle zahmetsizce kombinleyebileceğiniz parçalar! Bunlar genellikle tişört, etek, yelek ve jean gibi klasik siluetlere sahip, logosuz, nötr renkli giysiler. Stil vermesi kolay ama nereden geldiğini söylemesi zor olan bu ürünler, herhangi bir kapsül gardırobun bir parçası olacak şekilde pazarlanıyor ve adeta trendlere meydan okuyor.
Sokak giyim markaları ya da “sessiz lüks” sunan markalar… Talebi karşılamak için sektördeki markaların çoğu neredeyse aynı kıyafetleri satmaya başladı. Bu işi doğru yapan markalar için basic ürünler büyük gelir kaynağı, çünkü mevsimsiz olmaları nedeniyle trend döngülerinin dışında kalıyor ve her daim alıcı buluyorlar. Amaçları müşterilerine sezon geçişlerinde sorunsuz bir şekilde birlikte kullanabilecekleri parçalar sunmak. Doğal olarak karşılaştıkları en büyük zorluk, kendilerini diğerlerinden ayrıştırmaları. Düşünsenize beyaz pamuklu tişörtte ne kadar fark yaratabilirsiniz?
Basic patlamasının arkasında ne var?
Araştırmalar basic ürünlere olan ilginin tüketicilerin trend yorgunluğuna bir tepkisi olduğunu savunuyor. Bir farklı görüş ise “Tüketiciler moda olan ürünleri sadece kullanımları için değil, temsil ettikleri fikirler ve semboller için de satın alıyorlardı. Mesele sadece X marka bir çift ayakkabıya sahip olmak değil, bunun taşıdığı kültürel çağrışımları benimsemekti” diyor.
Ancak ekonomik belirsizlikler sürerken tüketicilerin davranışlarını değiştirdiği açık. Odak noktası sembolik satın alımlardan işlevsel giysilere doğru kayıyor. Bu ortamda, tüketiciler moda seçimlerinde pratiklik ve güvenilirliğe öncelik veriyor, somut faydalar sunan giysiler arıyor.
Sürdürülebilirlik kaygıları
Bu değişimin artan sürdürülebilirlik çabalarından kaynaklandığını savunan bir grup da var. Sektörün büyümesi, aşırı tüketimin zararlı etkilerini ortaya çıkaran ve perakende alanında daha bilinçli karar vermeyi teşvik eden tam bir düşünce değişimini yansıtıyor.
Gitnux pazar verilerine göre, her yıl dünya çapında iki milyar beyaz tişört satılıyor ve bu da büyük bir çevresel endişe kaynağı. Denim ile birlikte her yerde bulunan beyaz tişört, muhtemelen gardırobumuzdaki en yüksek su ayak izine sahip ürün. Tek bir tişörte gereken pamuğu üretmek için yaklaşık 2.700 litre, bir Jean pantolon içinse 11.000 litre su gerekiyor. Bu pazara yeni girenlerin sayısı arttıkça, tüketicilerin gardıroplarına gereksiz yeni basic ürünler eklemekten kaçınmaları da zorlaşıyor. Paradoksal olarak, bu durum kapsül gardırop kavramını ve beraberinde getirdiği varsayılan sürdürülebilirlik faydalarını baltalıyor.
Kaynak: https://www.voguebusiness.com