Balık ve deniz ürünleri dünyadaki en sağlıklı besin kaynakları arasında yer alıyor. Ancak artan balık tüketimi ve yanlış avlanma dünyanın pek çok yerinde balık rezervlerinin hızla azalmasına yol açıyor. Uzmanlar, çiftlik balıkçılığının artan balık ihtiyacına cevap verebileceğini belirtiyor.
Balık ve deniz ürünleri protein, omega 3, çoklu doymamış yağ asitleri, vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin, sağlıklı besin kaynakları arasında yer alıyor. Ancak hızla artan yanlış ve/veya yasak avlanma, deniz canlılarının sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.
WWF-Türkiye’nin “Akdeniz’de Ekonominin Canlandırılması: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Atılacak Adımlar” raporuna göre, Akdeniz’deki deniz memelilerinin yüzde 41’i ve toplam balık nüfusunun yüzde 34’ü son 50 yıldaki olumsuz gelişmeler nedeniyle yok oldu.
Yapılan farklı araştırmalara göre dünya genelinde balık rezervlerinin yüzde 29’u aşırı avlanmaya maruz kalıyor. Yasa dışı ve kaçak balıkçılık sonucu avlanan balık miktarı ise 26 milyon tonu geçiyor. Küresel iklim değişikliği de balık türlerini ayrıca tehdit ediyor.
Uzmanlar, yakın gelecekte tutulacak, yetiştirilecek veya yenilecek balık kalmayacağına dair uyarılarda bulunuyor. Bu amaçla balıkların gelecek nesillere sürdürülebilirliğini sağlamak için pek çok inisiyatif hayata geçiriliyor. Bunların başında “çiftlik balıkçılığı” bulunuyor.
Avrupa Komisyonu sürdürülebilir balık nesli için çiftlik balıkçılığının faydalarını her fırsatta paylaşıyor. İyi tarım uygulamalarıyla birlikte hayata geçirilen çiftlik balıkçılığı nesli hızla azalan deniz balıkların yok olma tehlikesini azaltırken aynı zamanda güvenli, sürdürülebilir ve besleyici besin ürünleri kaynağı sunuyor. Öte yandan kültür balıkları deniz balıklarına göre satın alma ve lojistik sürecinde daha taze kalma özelliğine sahip.
Çiftlik balıklarının besin değeri
Balıkların besin değeri tür, mevsim, yer ve yaş gibi çeşitli faktörlerden etkileniyor. Doğada yetişen balıkların besin seviyeleri aynı türde bile farklılıklar gösterebiliyor. Buna karşın çiftlik balıkları, porsiyon başına benzer besin değeri taşırken beslenmelerinden kaynaklı olarak yağ asitlerinde farklılıklar olabiliyor. Ancak araştırmalar, çiftlik balıklarının doğada yetişen balıklara göre daha yüksek yağ oranı içerdiğini gösteriyor.
Somon gibi etçil balıkçıların yetiştirilmesinde balık unu ve balık yağı gibi yemler yaygın olarak kullanılıyor. Ancak balık stoklarının azalmasıyla, kültür balıklarının bitkisel kaynaklardan beslenmesine doğru giderek artan bir trend yaşanıyor.
Uzmanlar, özellikle farklı beslenme uygulamalarının çiftlik balıklarının besin kompozisyonunu nasıl etkilediği araştırıyor. Bugüne kadar yapılan araştırmalar bitki bazlı beslenen kültür balıkların balık unu ve yağıyla beslenenlere göre aynı besin değerine sahip olduğunu gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında deniz mikro alglerinin çiftlik balıklarının beslenmesinde kullanılabilecek olması sürdürülebilirlik açısından umut veren gelişmeler arasında değerlendiriliyor.
Sorumlu yönetim
Sanayileşme ve denizlerdeki gaz ve petrol arama faaliyetleri denizlerin kirlenmesine, balıkların ve kabuklu deniz hayvanlarının kirli toksin ve radyoaktif maddelere maruz kalmasına yol açıyor.
Denizlerdeki kirlilik ise balıkların sağlıklı beslenmesini engelleyerek onları zehirli maddelere açık hale getiriyor. Özellikle somon ve ton balığı gibi etçil balıklar denizlerin kirlenmesinden daha çok etkileniyor. Denizdeki balıkların beslenmesini kontrol edemediğimiz için bunların denizlerden ne kadar zehirli madde aldığını bilemiyoruz. Ancak çiftlik balıkçılığında suyu kirleten maddelerin seviyesi yakından izlenip kontrol ediliyor. Bu konudaki AB mevzuatı kültür balıkçılığının tüketiciler için güvenilir olmasını sağlamak için çiftliklerde balık yemlerinde kullanılan maddelerin çevreye ve insan sağlığına zararlı olup olmadığını katı kurallarla denetliyor.
Çevreye verilen zararı en aza indirmek için kültür balıkçılığının sürdürülebilir ve sorumlu bir şekilde yönetilmesi hayati önem taşıyor. Pek çok çiftlik hayvanı yetiştiriciliğinde olduğu gibi su ürünleri yetiştiriciliği de hastalık, yem kaynakları ve atık giderme gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
Balık çiftliklerinin iyi yönetilmesi bunların çevreye vereceği zararı minimize ederken, bu alanda verilecek lisanslar da sektördeki operasyonel standartların belirlenmesi açısından önemli. Özellikle AB’nin pek çok alanda olduğu gibi kültür balıkçılığında da belirlediği çevre standartları, dünyadaki pek çok ülkeden çok daha katı ve etkili.
Sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliği, balık ve deniz ürünleri için artan küresel talebi karşılamayı hedeflerken, aynı zamanda denizlerdeki nesli tükenen pek çok balık cinsinin de gelecek kuşaklar için sürdürülebilir olmasını sağlıyor.
Gelecekteki Protein Kaynakları
Özellikle soya ve baklagiller açısından zengin proteinlerin artan üretimi ve kullanımının çözümün bir parçası olabileceği belirtiliyor. Önümüzdeki dönemde sürdürülebilir protein kaynakları açısından market raflarında ilgi çekici gıdalar görebiliriz.
Günümüzde yaygın olarak tüketilen bitkisel protein kaynakları arasında soya, buğday, sebze ve patates bulunuyor. Yaygın olarak mutfaklarda kullanılan kanola
yağı tohumu da protein açısından zengin bir bileşen barındırıyor. Yıllardır hayvan yemlerinde kullanılan kolza tohumu küspesinin yeni işleme yöntemleri kullanılarak insan gıdası olması için çalışmalar yürütülüyor.
AB tarafından finanse edilen Protein2Food projesinde
çalışan araştırma uzmanları da Avrupa’da yetiştirilen karabuğday, kinoa gibi tohumların ve nohut, fasulye ve mercimek gibi bazı baklagillerin protein kalitesini ve miktarını geliştirmek için çalışıyor. Yapılan tüm araştırma ve Ar-Ge faaliyetlerinin amacı ise yeni ve sürdürülebilir bitkisel protein kaynakları geliştirmek.
Merak Edilenler
- Kültür balıkçılığını ilk kim düşünmüştür?
Dünya’da endüstriyel anlamda ilk kültür balıkçılığı 1960 yılında yılan balığı üretimi ile Japonya’da başladı. Türkiye’de ise ilk kültür balıkçılığı tesisi Yaşar Şirketler Topluluğu Onursal Başkanı Selçuk Yaşar’ın girişimleri ile Pınar Balık tarafından 1985 yılında modern ve entegre bir üretim tesisi olarak İzmir Çeşme’de kuruldu. - Kültür balıkçılığında üretilen balıklar sağlıklı mıdır?
Doğada 1.000.000 adet balık yumurtasından sadece bir adeti sofralık boya ulaşabilmekteyken çiftlik balıklarında bu sayı, 250.000- 300.000 adet kadardır. Aradaki farkın nedeni, çiftliklerde üretilen balıkların, yumurtadan başlayarak, doğada üreyen balıkların karşılaştığı predatör, hastalık gibi etkenlerden mümkün olduğunca uzak tutulması. Doğal yok edicilerden uzak
tutulan balıkların yaşama şansı doğal ortamda aynı yok edicilerle karşılaşan balıklara göre daha fazla oluyor. Bu noktada doğa balıkları ile çiftlik balıkları arasında sağlık anlamında bir fark bulunmuyor. Çevresel kontaminantlar yönüyle bakılırsa çiftlik balıkları çevresel kontaminantlardan uzak bölgelerde yetiştirilmekte olduğundan doğa balıklarına göre daha sağlıklılar. Balık çiftliklerinin bulunduğu alanlar T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın izleme programına göre çevresel kirlilik yönünden izleniyor. İzleme sonucunda olumsuzluk tespit edilirse çiftlik kapatılıyor. Aynı zamanda çiftlik balıkları T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından pek çok kontaminant, kalıntı ve hastalık yönünden izlemeye tabi tutuluyor. Olumsuzluk tespitinde balıkların tüketime sunulmasına izin verilmiyor. - Kültür balıkçılığı ekolojik dengeyi ve denizin doğal yapısını bozar mı?
Balık çiftliklerinin bulunduğu alanlar T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın izleme programına göre, çevresel kirlilik, ekolojik dengeye etki gibi açılardan sürekli olarak izleniyor. Diğer yandan dünyada balık çiftliklerinin çevre ve ekolojik dengeye olan etkileri uzun yıllardan beri inceleniyor. Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor: Balık çiftlikleri belli kurallar dâhilinde üretim yaptıkları sürece, çevresel etkileri doğal bir atmosfer olayı olan yağmurların çevreye etkileri kadar bile değil. Belirlenen kurallar çiftlik balıklarının yetiştiricilik parametreleri ile de örtüşüyor. Bu gayet normal bir sonuç. Çiftlik balıkları doğanın içinde ve onun bir parçası olarak yaşayan balıklar. Çevresel etkiler ne kadar zorlaşırsa çiftlik balıklarının yaşama şansı o kadar zorlaşıyor ve sürdürülebilirliği etkileniyor. Sonuç olarak üreticiler, bu konuda hassasiyetle çalışmak durumundalar.
Kaynak: www.kulturlubalik.com