65+ Yaşlı Hakları Derneği kurucularından bilişsel nörolog Dr. Gülüstü Salur, toplumda var olan imajın aksine yaşlı kavramını olumsuz tüm tanımlamalardan sıyırarak yeniden tanımlamak istediklerini kaydediyor.
Röportaj: Yaprak Özer
Gelişen teknolojiye bağlı olarak yaşam süreleri de her geçen gün uzuyor. Türkiye’de halihazırda yaklaşık 6,5 milyon yaşlı var. Eldeki verilere göre 2023’de ülkemizin nüfusunun %10’u yaşlılardan oluşacak. Türkiye resmen yaşlı olacak! Peki buna hazır mıyız? Yaşlıların öncelikli gündem maddesi geçim derdi. İkincisi ise sağlık. Her iki alanda da pek çok sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Örneğin akıllı cihazları kullanmak onlar için çok zorlu bir süreç. Dijital okuryazarlık konusunda da sınıfta kalıyorlar.
65+ Yaşlı Hakları Derneği kurucularından bilişsel nörolog Dr. Gülüstü Salur, hepimizin er ya da geç bir gün karşı karşıya kalacağı bu gerçeklerle yaşamayı öğrenmemizin önemine dikkat çekiyor.
Dünyayı yaşlılar yönetiyor
Yaşlanmanın sadece zamana ait bir kavram olmadığına vurgu yapan Gülüstü Salur, dünyadaki genel davranış kalıbının aksine dernek olarak amaçlarının “yaşlı” sözcüğünün hiç kullanılmaması değil onun yerine yaşlılık kavramının olumsuz tüm tanımlamalardan uzak bir şekilde yeniden tanımlanması olduğunu dile getiriyor.
Dünyayı 65+ üstü yaşlı diye nitelendirilen bir kesimin yönettiğini hatırlatan Salur, yaşlı olarak sınıflandırılan insanların farklı toplumsal yapılarda farklı şekillerde hayata dahil olduklarının da altını önemle çiziyor. Salur, “Bizde 65 yaşını geçmiş birisi notere evini satmak için vekalet vermeye gittiğinde bir kuşku yaratılırsa noter “aklı başında” raporu isteyebilir, buna karşın, ABD örneğinde olduğu gibi, seçimlere katılan belli bir yaş üstü adaydan “melekeleri yerindedir” raporu beklenmemektedir. Şuna bağlamak istiyorum, yaşlılık dediğimiz şey çok karışık bir torba, bir taraftan yaşsız diyebileceğimiz çok aktif üretken hayatın içinde 70-75-80 yaşında insanlar var, bunlar kariyerlerini yönetebiliyorlar sürdürebiliyorlar, gelirleri var, sosyal hayatları var, cinsel yaşamları aktif olabilir, duyguları var, kavgaları var, özürleri var. Hayatın her anlamı ile içindeler. Ufak tefek sağlık sorunları olabilir, birinin gözlük takıyor olması nasıl onu hayattan koparmıyorsa, işitme cihazıyla, bastonla da hayatın içinde var olmaya devam edebilir. Öte yandan 65 yaşında bir başka insan da ciddi sağlık sorunları ve yoksunluklarla hayatın kıyısında kalabilir” diyor.
Salur, bu hayat evresinin bağlılık ve bağımlılıkla özdeşleştirilmemesi gerektiğine vurgu yapıyor. Hayatın içinde aktif bir şekilde var olunması, üretken olunması ve değişime adapte olunması halinde yaşlılık sürecinin kolayca yönetilebileceğinin de altını önemle çiziyor. Yaşlılık sürecinin hazırlık gerektirdiğini bu hazırlık sürecinin de kendini tanımakla başladığını kaydeden Gülüstü Salur, potansiyellerinin, genetik ve sosyal risklerinin farkında olan insanların “iyi yaşlanmak” kavramının tam karşılığı olan bir hayat yaşadıklarını belirtiyor.
Türkiye’de yaşlı olmak
Gülüstü Salur, Türkiye’deki yaşlıların ilk üç problemini yalnızlık, kronik hastalık, yoksulluk olarak sıralıyor. Yaşlılığın beraberinde yalnızlık, yalnızlığın ise sosyal yoksunlukları, sağlık hizmetine ve daha iyi gelir kaynaklarına ulaşmaktaki zorlukları, nihayetinde bunların hepsinin yoksulluğu getirdiğine vurgu yapan Salur, sağlıkta ortaya çıkan sonuçlarla birlikte yaşlılığın oldukça pahalı bir süreç halini almaya başladığına da vurgu yapıyor. Salur, “Tıbbi teknolojinin gelişmesine bağlı olarak herhangi bir tanısal süreçten geçmek de pahalı hale gelmeye başladı. Kronik hastalıkların misafir olduğu yıllar arttı. Bir insan 10 yıl hipertansiyonla yaşarken şimdi 40 yıl boyunca hipertansiyonla yaşıyor. Bir insan inme geçirdikten sonra eskiden belki çok kısa yaşarken, şimdi inme sonrası 20-30 sene ya da bir diyabet tanısıyla 50 sene ilacını kullanarak sağlıklı hayatlar sürdürenler var. Tabii kronik hastalıkların getirdiği mali bir külfet ve sağlık hizmetinden yararlanmayla ilgili devam eden ve büyüyen bir zorluk var, talep var” şeklinde konuşuyor.
Türkiye’nin yaşlıları sosyal hayata dahil edecek sistemler konusunda henüz istenilen yerde olmadığını ancak hizmet üretmek konusunda gayretlerin olduğunu da dile getiren Salur, “İstanbul’da 39 ilçe belediyesi var ve bu belediyelerin 30’dan fazlasında yaşlı ile ilgili bir hizmet üretmekle ilgili bir gayret var. En azından niyet var” diyor.
Söyleşinin tamamını videoda izleyebilirsiniz.