Beslenme kültürümüzde “armoni” kavramına yer açmamız artık kaçınılmaz. Dengeli beslenmenin bir başka ifade biçimi olan bu yaklaşımla hayatımızı değiştirebilir, olası sağlık sorunlarının önüne geçebiliriz.
Beslenme sorunlarımıza her yeni gün bir başka konu ekleniyor. Ancak ne yaparsak yapalım her sorunun çözümü dengeli beslenmede yatıyor. Beslenmeye kısa süreli uygulanacak sıkıcı kurallar listesi olarak bakmanın en büyük hata olduğunu belirten uzmanlar, özellikle soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıklarda artış yaşanan kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin önemine dikkat çekiyor. Vücudu ihtiyaçları yönünde beslemek, temizlemek, güçlendirmek gerekiyor. Bunun için doğru beslenmek, su içmek ve spor yapmak önem kazanıyor.
Dengeli beslenme deyince akla ilk olarak her yiyecekten doğru oranlarda tüketmek gerektiği gelse de dikkate alınması gereken başka bir husus var ki o da “armoni”. Uzak Doğu felsefelerinden Feng Shui de hayatın içindeki armoninin beslenmemize yansıması gerektiğini öğütlüyor. Nedir bu armoni? Tabağınızda bulunan yiyeceklerin renkleri olabilir mi? Evet, olabilir. Bununla beraber et, sebze, meyve, hamur işi dengesini de tutturmak gerekiyor.
Beslenme profili
Armonik beslenme vücutta sinerji yaratarak metabolizmanın yediklerimizden daha verimli yararlanmasını sağlayacak doğru gıdaların, doğru miktarda ve kişiye özel alınması anlamına geliyor. Örneğin bazı kişilerin C vitamini ihtiyacı fazla olabilir. Bunu bilmek aynı zamanda alınan besinin en doğru şekilde vücut tarafından kullanabilmesini sağlar. Kişinin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite durumu, sağlık durumu beslenme profilini değiştirir.
Nasıl ki, bir otomobil yakıtsız çalışamaz, vücudumuz da besinsiz işlevini yitirebilir. Bu nedenle aç kalmadan az az, sık sık beslenmek ilkesini yaşam şekli olarak kabul etmelisiniz. Aç kalarak kazanacağınız tek şey bazı kronik hastalıklara yatkınlık. Öğün atlamak da yapılan en büyük hatalardan.
Bu, özellikle şişman bireylerde, daha az yersem daha çok kilo veririm mantığından kaynaklanan bir yanlış. Aç kalmamak öğünleri düzenli tüketmek anlamına gelir. Uzmanlar yetişkin her bireyin üç ana ve üç ara öğün tüketmesi gerektiğini her fırsatta salık veriyorlar. Bu sayede metabolizma canlanacak, alınan kalorileri depolamak yerine kullanma yoluna gidecek ve yağ kaybı hızlanacaktır.
Beslenmeye bakış, kilo fazlası olanların diyet yapması olarak da görülmemeli. Artık hamilelikten çocukların ideal gelişimine, kronik hastalıkların idaresinden kansere karşı korunmaya kadar beslenme alışkanlıkları önem kazanıyor. Çalışmalar beslenme bilincine dikkatleri çekiyor. Yediklerimize dikkat etmeden kilo vermeyi vaat eden, vücudun şekillenmesine yardımcı olan, iştahı kesme vb. amaçlı pazarlanan zayıflama hapları tüketerek diyet yapmak, kendimizi en çok riske attığımız hatalardan. Doktor önerisi almadan, eczanelerden kendi inisiyatifimizle aldığımız bu haplar ileride geri dönülmeyecek hasarlara neden olabilir. Bu nedenle öncelikle kolaya kaçmadan doğru diyet ve egzersizle zayıflamayı kendinize hedef olarak belirlemelisiniz. Çok kısa sürede, fazla kilo kaybı beklentisiyle başlanan diyetlerin pek çoğu bıkkınlık hissi ile yarıda bırakılır. Bunun için kendinize karşı dürüst olun ve en küçük başarınızı dahi kutlayın.
Kış aylarında dikkat!
Kışın beslenme ilkeleri vücudu korumak, beslemek ve temizlemektir. Mevsim geçişleri metabolizma üzerinde farklı etkiler yaratır. Metabolizmanın ana işlevi kış aylarında kalorifer görevi görüp vücudu ısıtmaktır. Bunun için aldığı kalorileri daha iptidai kullanır ve çalışma hızı düşer. Bu durumda soğuk havalarla birlikte, besin tüketiminde değişiklik olmadığı takdirde kilo artışı oluşur. Kış aylarına özel beslenme tavsiyelerine gelince doğaya kulak vermelisiniz. Çünkü doğa zaten insanoğlunun ihtiyaçlarına yanıt verecek besinleri sunar.
Kışın özellikle antioksidanlar açısından zengin mandalina, portakal, nar, kivi, elma; sebzelerden yeşil yapraklı sebzeler, kereviz, balkabağı, havuç, kırmızı biber, mor lahana, soğan, kırmızı turp, brokoli, karnabahar ve sarımsağa beslenmenizde sıkça yer vermelisiniz. Bağışıklık sistemini destekleyen kefiri ise mutlaka ara öğünlerde tüketmelisiniz. Bunun yanı sıra tam tahıl ürünlerini de beslenme listenize dahil etmelisiniz. Ayrıca vücudu ısıtacak bitki çayları karışımları ve baharatları da tüketmenizde fayda var. Dağ kekiği, rezene, biberiye, ısırgan yaprağı ve enginar ile metabolizmayı ısıtabilecek son derece faydalı bir bitki çayı karışımı hazırlayabilirsiniz.
Bağışıklık sisteminiz alarm verirse…
Enfeksiyonlara yatkınlığı olanlar, sürekli grip olup uzun süre yataktan kalkamayanlar, durmadan aft, uçuk çıkaranların bağışıklık sistemi sinyal veriyor demektir. Bu kişiler havaların bir anda soğuduğu mevsim geçişlerinde dikkatli olmalı. Özellikle A, C, E vitaminleri ve çinko selenyum açısından zengin beslendiğinizden emin olmalısınız. Bunun için beslenmede mevsiminde, çok çeşitli, farklı renklerde sebze, meyveler, yağsız protein kaynakları (balık, tavuk, hindi, et, yumurta vb.), kefir, fındık ve ceviz tüketilmeli. Özellikle kalorifer kullanımına bağlı kuruyan cilt ve vücut bol su ister. Günde içtiğiniz su miktarı ne kadarsa yarım litre daha eklemelisiniz. Vücudu güçlendirebilecek en büyük destek sağlıklı bağırsaklardır. Bunun için kefir ve probiyotik besinler (probiyotik yoğurt, süt ürünleri, müsli, boza, turşu vb.) tüketilmeli ve bitki çaylarından adaçayı, nane, ekinezya, yeşil veya beyaz çay ihmal edilmemeli.