Bağışıklığı güçlendirmek bugünlerde her zamankinden daha fazla gündemimizde. Bu amaçla alınan takviyeler arasında balık yağı ilk akla gelenlerden, bir de son dönemde balık yağına alternatif olarak telaffuz edilen Krill yağı var.
Kapsül ya da sıvı formda tüketilen balık yağı ton balığı, balina, hamsi, somon, sardalya ya da uskumru gibi yağlı balıklardan elde ediliyor. Krill yağı ise okyanuslarda yaşayan, karidese benzetilen küçük deniz canlılarından.
Balık yağı altın rengindeyken, krill yağının rengi kırmızı. Bunun da nedeni antioksidan özelliğini sağlayan astaksantin pigmenti. Krill yağının balık yağından daha güçlü bir antioksidan olduğu ifade ediliyor.
Krill yağındaki en önemli bileşenlerden iki tanesi balık yağındakilere benziyor: Omega-3 yağ asitleri ve fosfolipit türevli yağ asitleri (PLFA).
Krill yağı DHA açısından zengin olması nedeniyle tavsiye ediliyor.
Balık yağı A ve D vitamini yönünden güçlü, krill yağı A ve E vitamini içeriyor.
Balık yağı suda çözülemiyor, krill yağı suda çözülebiliyor.
Krill yağının işleme yöntemi balık yağından daha zor ve maliyeti yüksek bir süreç.
Krill yağıyla ilgili araştırma ve klinik çalışmalar henüz sınırlı sayıda, diğer taraftan balık yağı hakkında daha fazla araştırma ve daha çok bilgi mevcut.
Krill yağının kabuklu deniz canlılarına ve deniz ürünlerine alerjisi olanlar tarafından tüketilmemesi gerekiyor. Ayrıca hamileler, emziren anneler ve kan sulandırıcı ilaç kullananların da uzman önerisi alması öneriliyor.
Bağışıklık sisteminden göz sağlığına farklı faydaları öngörülmekle birlikte, uzmanlar halen hakkında çok fazla veri ve araştırma olmayan krill yağına karşı tedbirli davranılması, kulaktan dolma bilgilerle tüketilmemesi gerektiği yönünde görüş bildiriyor.