“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.”
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.”
Atatürk bu sözleri sadece öğüt olsun diye söylememişti. Aldığı tüm kararları, önerdiği tüm yenilikleri önce kendi uygular ve örnek olurdu. Bu konuda da yine lider yine öncü kimliğini görmek mümkün, sağlıklı bir yaşam için spor yapılması gerekenleri sık sık yakın çevresiyle de paylaşan Atatürk’ün resmi kayıtlara göre boyu 1.74, kilosu ise 74-76.
İstanbul Florya’da denize girdiği, kürek çektiği fotoğrafları sadece bir liderin boş zamanlarını değerlendirdiği hobileri değil sağlıklı yaşama bakışını anlatan ve örnek olan fotoğraflardı. 20’li yılların 2. yarısına tarihlenen fotoğrafların pek çoğunda Atatürk’ün farklı bir sporla ilgilenirken görüntülendiği anlara şahit olmak mümkün.
Mustafa Kemal kitabında Yılmaz Özdil, Atatürk’ün 50 yaşında Fransızca bir kitaptan teorik yüzme bilgilerini okuduğunu, sonra Florya’da denize girerek kulaç atmayı ve yüzmeyi kendi kendine öğrendiğini aktarıyor. Yine aynı kitapta Atatürk’ün kütüphanesinde sağlıklı yaşam önerileri içeren Fransız cerrah Victor Pauchet tarafından yazılan “Genç Kalınız” isimli kitaptan bahsediliyor.
Milli sporumuz güreş Atatürk’ün en sevdiği spor dallarından biriydi. Güreş millî takımı İtalyanları yendiğinde sporcuları Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde yemekte ağırlayıp sohbet etmiş ve ağır sıklet şampiyonu Çoban Mehmet’e, “Beni de yener misin?” diye sormuştu.
Hüseyin Tuncay’ın yazdığı Türkiye’de Golfün 118 Yılı adlı kitapta Atatürk’ün Paris’teki bir golf kulübüne 1933’te üye olduğuna belgesiyle yer veriliyor. Sık sık İstanbul Golf Kulübü’ne giderek kahve içip yabancı büyükelçilerle sohbet ettiği ve bazen de golf oynadığı da yine bu kitapta belirtiliyor.
Cumhuriyetin ilanından sadece 1 yıl sonra 1924 yılında Paris Olimpiyatlarına Türkiye’nin katılmasını sağlayan Atatürk, atlara olan tutkusuyla da Gazi Koşusu geleneğini de hayata geçirmişti.
Günümüzün popüler sporlarından futbol da Atatürk’ün dikkatinden kaçmamıştı. Ahmet Gürel ve Bülent Türker’in, Atatürk ve Unutulmaz Anıları kitabından futbola olan yaklaşımıyla ilgili bir alıntı: Atatürk yakın arkadaşı Kılıç Ali’nin evine bir ziyaret için uğradığında, evde başka kimse bulunmadığı için oğlu Gündüz Kılıç tarafından ağırlanmıştı. O sıralarda milli futbol takımımız Halk Evleri takımı adı altında Rusya’da 5–6 maç yapmıştı. Maçların çoğu yenilgiyle sonuçlanmıştı. Bu yenilgiler elbette Atatürk’ün gözünden kaçmamıştı; Gündüz Kılıç’a ilk sorusu ‘neden yenildiniz?’, ikinci sorusu da ‘Peki, bu yenilgiler seni çok üzdü mü?’ oldu. Sonra şöyle devam etmişti. ‘Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenildikten sonra üzülmek normaldir, bu üzüntü insanın yürek gücünü yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle, azmiyle çalışmalıdır’ dedi. Sonra futbolun nasıl oynandığını kendisine anlatmasını istemiş. Gündüz Kılıç’ın kâğıt üzerinde yaptığı anlatım sonrası ‘yahu desene bizim harp oyunları gibi, sizin iş de strateji bilgisi ve kurmay kafası ister’ diye başını sallamıştı.
Her zamanla bakımlı her zaman şık
Atatürk pek çok konuda olduğu gibi kişisel bakımı, giyim kuşamı ile de örnek olmaya çalışmıştı. Çağdaşlama yolunda attığı adımlarda şapka ve kıyafet devrimi de bunlardan biriydi.
Bugün doğaya ve doğala dönüş için yapılan tüm yönlendirmeler, daha iyi, daha genç, daha fit nasıl görünebilirim kaygısı ya da moda nedir, kendine yakışan mıdır, tasarımcı imzası olmalı mıdır, çevre dostu malzemeden mi üretilmelidir… gibi onca kaygı ve sorunun yanıtını Mustafa Kemal Atatürk’ün stilinde ve alışkanlıklarında aradık.
Nebil Özgentürk hazırladığı, Emre Kongar, Hasan Yelmen röportajlarından oluşan ‘Gazi’nin Son Tanıkları Anlatıyor; O Daima Şıktı’ adlı kitaptan birkaç not:
- Daima ütüsünün düzgün olmasına, kıyafetin yürürken sarkma yapmamasına, kıvrılmamasına dikkat ediyordu.
- Seyahatlerinde daha çok tüvit takımını, güderi ceketini, ‘riding coat’ tarzındaki jokey pantolonlarını giyiyordu.
- Gömlekte genellikle açık renk, beyaz, krem ya da bej tercih ediyordu. Savarona yatı alındıktan sonra kısa kollu, ipek ya da keten gömlek giyiyordu.
- Değişik yaka çeşitleri kullanıyor, kimi zaman yaka takıyordu.
- Yazlık giysilerinin altında çorap kullanmıyor, sandaletlerini çıplak ayaklarına geçiriyordu.
- Kruvaze ceketten pek hoşlanmıyor ve bu modelden uzak duruyordu. Boyunu daha uzun göstermesi için ceketlerinin omuz ıskalasını arkaya doğru diktiriyordu.
- 42 numara, daha çok bağcıklı rugan ayakkabı giyiyordu. İngiltere’den getirilen ya da Sirkeci’deki Altın Çizme’ye ve Nuri’ye sipariş verilen ayakkabılarında duruma göre tozluk da kullanıyordu.
- Yeleğinde köstekli saati, ceketinin küçük cebinde ise mendili hiç eksik olmuyordu.
- Çizgili çorapları yeğliyordu. İçi kuzu, bilekliği kurt kürkünden eldivenlerini çok seviyordu.
Mustafa Kemal kitabında Yılmaz Özdil, desenli kaşkolları çok sevdiğini Londra’da ve Paris’te mağazaları bulunan Amerikan Sulka&Company’den getirttiğini aktarıyor. Yine aynı kitapta gömlek, eldiven ve mendillerindeki G.M.K. harflerinin bir marka standartı olduğunu ve dönemin önemli hat sanatçısı Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi İsmail Hakkı Altunbezer tarafından tasarlandığını, bu harflerin bavul, saat, tabak gibi özel eşyalarda da kullanıldığını aktarılıyor.
Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı kitabındaki şu not, Atatürk’ün sadece giyim kuşama değil temizliğe ve kişisel bakıma verdiği önem açısından da dikkat çekici:
“İstasyon binalarına bile gittiği zaman ‘Banyosu nerede?’ diye soruşları, her gün yıkanma âdetini en mütevazı Türk yuvalarına kadar sokmak içindi. Banyo, evlerimizde Atatürk devrinden sonra ‘harcıâlem’ olmuştur.”
Mustafa Kemal kitabında Yılmaz Özdil şöyle aktarıyor: Parfüm kullanmayı sevmez, kolonya sürerdi. Hasan Şevki kolonyasını Karaköy’den aldırırdı. Cumhuriyetin ilk milli kolonya fabrikasıydı. Her sabah sakal, her hafta saç traşı olurdu. Öğrenciliğinden itibaren bıyıklıydı 1925 yılında kesti ve bir daha bıyık bırakmadı.