2050’ye kadar dünyanın dokuz milyardan fazla insanı beslemesi gerekeceğini biliyor musunuz?
Yapılan araştırmalar, 20’den fazla ülkede tohum, sulama, mahsul koruma ve diğer tekniklerde ilerlemeler olmasına rağmen nüfusun en az dörtte birinin yetersiz beslendiğini ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün tahminlerine göre, dünyada her yıl 1,3 gigaton yenilebilir gıda veya toplam tarımsal üretimin beşte birinden fazlasını israf ediliyor. Hükümetler altyapıya yatırım yaparak, en iyi gıda düzenlemelerini benimseyerek ve tüketici davranışındaki değişikliklere odaklanarak bu israfın azaltılmasına yardımcı olabilir.
Gıda güvenliğine yönelik tehditler
Yeditepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Artemis Karaali’nin “Gıda Sektöründe Sürdürülebilirlik” konulu araştırmasına göre gıdanın sürdürülebilirliğini engelleyen unsurlar, aynı zamanda gıda güvenliğini tehdit ediyor. Rapora göre; konvansiyonel tarımda sınırlı da olsa kimyasal kullanılıyor. Uzun süre dayanması için gıda katkı maddeleri ekleniyor. Ayrıca yiyecek ambalajları çöpe dönüşüyor. Kıtalar arası gıda ulaşımı için petrol harcanıyor. Gıdalar yolda telef oluyor. Aracılar ve uzaklıklar nedeniyle maliyetlerin üstünde satılan ürünler, elde kalıyor çünkü zaman zaman alıcı bulamıyor. Gıdalar uzun süre bekletme ve hatalı pişirme yöntemleri nedeniyle de israf ediliyor.
Lezzetli ama sağlıksız
GDO’lar, gıda ulaşımı kaynaklı sera gazı salımı ve iklim değişikliklerinin neden olduğu zararları da eklersek gıda güvenliğinin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu görebiliriz. Kimyasallar arttıkça ortaya çıkardıkları sağlık ve çevre riskleri de artıyor. Günümüzde gıdadan ve onu yetiştiren çiftçiden, üreticiden o kadar uzaklaştık ki, tabağımıza gelene kadar geçen sürede bozulmasını önlemek için katkı maddelerine ihtiyaç duyuluyor. Tatlandırıcılar, lezzet artıcılar, kıvam artırıcılar, renklendiriciler; bunların her biri gıdaları cazip hale getirirken gıdanın doğallıktan uzaklaşmasına da neden oluyor. Örneğin, işlenmiş veya yüksek glisemik indeksli gıdalarda bulunan nişastalı karbonhidratlar aşırı insülin salgılanmasını uyarıyor ve bu da kan şekeri düşüklüğüne neden oluyor. Journal of Toxicology’de yayımlanan bir araştırmaya göre, taranan 1500 gıda katkı maddesinden 31’i potansiyel olarak östrojeni taklit ediyor. Bu zenoöstrojenler, sperm sayısını azaltıyor, kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor ve hormon düzensizliklerine neden olarak gösteriliyor.
Ne yapabiliriz?
Olabildiğince yerel imkanlarla üretilmiş gıdaları tüketebiliriz. Bununla beraber bir bölgede yaşayan insanların gereksinimlerinin ve beslenme şekillerinin o bölgenin iklim koşullarına göre şekillendiğini unutmayalım. Dolayısıyla bizim yalnızca salatamızı süsleyen bir malzeme bir başka bölgede yaşayan insanlar için temel bir gıda olabilir. Ağırlıklı olarak yerel kaynakları tercih ederek hem israfı engellemiş oluruz hem de gıdaların taşınması, bozulması ve atığa dönüşmesi sebebiyle oluşan sera gazı salımı azaltabiliriz.
Gerçek Gıda Rehberi
- Bazı işleme yöntemleri gıdaların besin değerini azaltıyor.
- Uzun süreli ısıl işlemler protein kalitesini etkiliyor.
- Kepeğinden ve özünden ayrılmış tahılların besleyiciliğini azalıyor.
- Araştırmalar zeytinyağı rafinasyonundan sonra zeytinyağının demir ve fosfor,
- E vitamini değerlerini kaybettiğini gösteriyor.
Kaynaklar:
https://www.mckinsey.com,
National Geographic Türkiye