Röportaj: Yaprak Özer
Türkiye’de neden akademik girişimci yok ya da çok az sayıda? En küçük örnek; neden Türkiye’den bir aşı çıkaramadık? Neden Türkiye’de patent sayısı çok çok çok düşük? Biz yeterli değil miyiz, akademisyenler mi zayıf, yoksa sistem mi? İkincisi! Neden Uğur Şahin, Türkiye’de üretemiyor ama Almanya’da üretebiliyor? Neden buradaki girişimciler soluğu Batı’da almak istiyor? Ben Türkiye’nin iyi hem de çok çok iyi olmasını istiyorum.
İnterdisipliner alanda çalışan bir kadınla sizleri buluşturduğum için mutluyum. Dr. Sevgi Salman Ünver’in, icracı meslekleri, eğitimci, danışman, mentor ve yazar… uzmanlığına baktığımızda, biyoteknolog, biyoenformatik ve moleküler biyolog. Ünver, yıllarca sahada uzman olarak çalışmış, girişim ekosisteminin özellikle akademide, spesifik olarak da tıp, biyoloji alanlarında sermaye, yatırımcı ya da destekçiyle buluşamadığını gördüğü için birikimlerini, üniversitede bu konuda ders vererek, kitap yazarak, danışmanlık hizmeti sunarak sürdürüyor. Moleküler Biyoloji ve Genetik okumak üzere Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmeye hak kazandığında çevresinden … ama sen çok da akıllısın, niye tıp seçmiyorsun… diyen ve eleştirenler çok olmuş; “Tutkum; yaşamı, canlıların birbiriyle yaşamdaşlığını anlama heyecanıydı. Hep de öyle devam etti.” Diyor.
Biyoteknoloji sayesinde, hastalıklarımıza çare bulabiliyor muyuz? Neden hala çocuklar sorunlarla doğuyor? Türkiye bu alanda nasıl?
Sevgi Salman Ünver: Biyoteknolojideki üretkenliğin arttığı süreç tüm dünyada da aslında 20-25 yıla dayanıyor. Özellikle de medikal biyoteknolojide. Türkiye geriden gitmekle birlikte, özellikle sağlık, ardından tarım, gıda ve çevre biyoteknolojisinden, endüstriyel biyoteknolojiden söz etmek gerekir… Biyoteknoloji, doğaya uyumlu, doğadan aldığı çözümleri, canlıların kendisini kullanarak, sürdürülebilir bir yaşam için ürüne dönüştürüyor. Biyoteknolojinin temeli ve çözümü, canlının bilgisini ürün haline getirmek…
Daha önceleri çaresiz denilen birçok hastalık için bugün gen ameliyatlarından bahsediyoruz: CRISPR! Geçmiş yıllarda, genetik hastalıklarda semptomları kontrol etmekten başka çaremiz yokken, şimdi sağlıklı bireyler haline gelinmesi için gen düzeltmeleri yapılabiliyor.
Biraz daha açabilir misiniz? Gen düzeltmesi nedir?
Sevgi Salman Ünver: Toplumun bir kesimi ne yazık ki, taşıdıkları genetik özellikler gereği, aileden aldıkları hastalıklarla doğarlar. Genetik hastalıklar için çare olan bir uygulama yoktu. CRISPR dediğimiz yöntem, anneden ya da babadan ya da anne-baba ikisinden birden gelen bozukluğu, dünyaya gelmiş bireyde hücresel düzeyde ameliyat ederek düzeltmeye dayanıyor. Embriyo değil… Embriyo uygulamaları CRISPR’da şu an için yasak… Embriyo düzeyinde yapılan çalışmalar sonraki nesilleri etkiler. Doğmadan yasak olsa da doğduktan sonra yapılabilmesi büyük bir mucize.
Mucize gerçekten…
Sevgi Salman Ünver: Müthiş, bir mucize!… Bunun yanı sıra henüz doğmadan, gebeliğin erken dönemlerinde genetik testlerle bu anomalileri tespit etmek ve aileye sonlandırma ya da devam kararı için şans vermek rutinde bir uygulama örneği…
Son dönemde örnek; SMA hastaları için CRISPR gündeme geldi, embriyo düzeyinde gebelik döneminde tespit etmek mümkün. Bunlar, biyoteknoloji uygulamalarının sunduğu heyecan verici olanaklar… Bunun gibi çok alan var. Örneğin, biyolojik bilgilerimizi günlük rutinimizde biyosensörlerle toplayıp, hastalık riskimizi öngörebilir hale geliyoruz. Müthiş bir şey bu.
Birçok biyosensör ileride giyilebilir – takılabilir olacak ve biz bunlardan günlük ritmimizi ve rutinden ayrılan değişimleri saptayıp, “Burada bir alarm var” denilebilecek. Bu da yine sağlık açısından öngörüsel, önceden sorunu kestirmek açısından yine biyoteknolojinin sunduğu önemli uygulamalardan biri…
Kalıtsal sorunlarımızın ne kadarını çözmeye aday acaba bu buluşlar?
Sevgi Salman Ünver: Anneden babadan geçen 20 binin üzerinde kalıtsal hastalık var. SMA bunlardan biri. Çaresi olmayan 20 bine yakın hastalık var. Bunlardan birkaçında CRISPR kolaylıkla uygulanabilir ve çare olur bir noktaya gidiyor.
Bir mekanizma olsa da bozuk olan bölümü alsak sağlıklı bölümü koysak, kişiler sağlıklı yaşamlarına devam etse hayali kuruyorduk… Öncül uygulamalar vardı ama rutine sokulamadı. Nobel ödül sahibi olan iki bilim kadının buluşu, çok basit ve uygulanabilir bir mekanizma haline getirdi. Şimdi sırayla bütün hastalıklarda deneniyor. Yavaş yavaş da çözümler ortaya çıkıyor hastalıklar için. En yaygın olan hastalıklardan başlayıp, en nadir olanlara doğru… Büyük olasılık ki, CRISPR gelişip çeşitlenecek uygulamaları bu genetik hastalıklarda büyük bir başarı sağlayacak.
CRISPR uygulamaları bir tek genetik hastalıklarda değil, her zaman gıda ve iyi beslenmeye, iyi bir tarıma ihtiyacımız var. Dünya nüfusu artarken kaynaklarımız kısıtlı… İyi ve kaliteli beslenmek bazı teknolojik uygulamaları gerektiriyor. Bir zamanlar GDO olarak hayatımıza girdi. Riskleri ve olumsuz yanları görüldü. Kısıtlamalar geldi. CRISPR uygulamaları bir GDO değil. Dışarıdan bir gen getirmiyor. İyileştirerek besini doğaya uyumlu, verimli oluşturulması için bir çözüm… CRISPR bir tek sağlıkta değil, bu alanlarda da dönüşüm yaratıyor.
Söyleşinin tamamını youtube‘dan izleyebilirsiniz.