Temel besinlerle dolu, doğal protein kaynağı olan bu canlıları çoğumuz yemiş olsak da yeteneklerini bilmiyor olabiliriz.
Kıyılarda bulunan, deniz suyunu filtreleyerek beslenen ancak hak ettiği takdiri göremeyen, iki kapaklılar ya da iki çenetliler denilen bivalvia grubu deniz canlıları hem sularımızı temizleyebilir hem de yaklaşık bir milyar insanı besleyebilirler.
Okyanus ekolojimizin biyolojik parçası olan bivalvia ailesi, balıklar kadar dikkat çekici veya ahtapotlar kadar büyüleyici değil. Evrimsel olarak daha basit, kabuklarının içinde yaşayan midye, istiridye ve deniz tarağı gibi canlıları içerir. Bu kabuklu yumuşakçalar, besin zincirinin alt kısımlarını oluştururlar.
Birçok uzman, düşük statüleri yüzünden potansiyelleri göz ardı edilen bivalviaları, yalnızca çevreye etkileri sürdürülebilir olduğu için değil, aynı zamanda yoğun besleyicilikleri yüzünden, beslenmemizin daha büyük bir parçası haline getirmemiz gerektiğine inanıyor.
Pek çok et türü ve bitki mahsulünden daha yüksek protein içeriği, demir, çinko, magnezyum, omega-3 ve mikro besinler ile dolu bu kabuklu deniz ürünleri grubu, küresel gıda sorununu giderme potansiyeline sahip.
Bu canlılar özel olarak beslenmeye, antibiyotiklere veya tarımsal kimyasallara ihtiyaç duymazlar. Karbonu aktif olarak içlerinde tutabildikleri için yaşadıkları suyu temizleyerek hassas ekosistemleri koruyabilirler.
Kabuklu su ürünleri yetiştiriciliğinin karbon ayak izi, birçok ekilebilir üründen bile daha düşük. Bir ton yenilebilir sığır eti başına 340 ton sera gazı üretiliyor. Oysa bir ton bivalvia proteini başına bu miktar sadece 11 ton. Tüketilen en popüler balıklardan olan somonun her 1 kg’ı için 5 kg yabani balık yem olarak kullanılıyor. Bu “etobur balık” yetiştiriciliğinin yüzde 25’i kabuklu su ürünleriyle değiştirilirse, yılda 16,3 milyon ton CO2 emisyonu tasarruf edilebilir. Bu da Yeni Zelanda’nın yıllık emisyonun yarısına eşit.
Bivalviaların faydalarından biri de su yollarını ötrofikasyonun (su alanlarına bırakılan kanalizasyonlar, temizlik maddeleri, gübre vb. gibi aşırı şekilde besin içeren maddelerin suya karışması) etkilerinden korumaya yardımcı olmaları. Tarım arazilerinde kullanılan gübreler, endüstriyel ve kentsel atıklar yeraltı sularına sızarsa, algler bu fosfor patlamasından faydalanıp kısa sürede su yüzeyine yayılır. Aşırı durumda da güneş ışığını engelleyerek su ekosistemini etkiler. Böylece diğer bitkiler ölür ve oksijen seviyesi de düştükçe vahşi yaşamı öldürür.
Çevresel sorununu bivalvialar çözdü
2010’da İngiltere’nin Liverpool limanında meydana gelen ötrofikasyon sorunu, çevresel olarak herhangi bir bozucu müdahale olmaksızın bivalvialar kullanılarak çözüldü. Her midye saatte 1,75 litre deniz suyunu filtreleyebilir ve metre kare başına yaklaşık 500 midye yoğunluğunda kolonileştikleri düşünülürse, nasıl olumlu bir etkiye sahip olabileceklerini anlayabilirsiniz.
Bu, midye ve diğer kabuklular tarafından gerçekleştirilen, doğanın insanlara sağladığı ekosistem hizmetlerinin harika bir örneği.
Bivalvialar, ekosistem mühendisleri olarak hareket ediyor ve biyolojik çeşitliliği artırıyor. Meydana getirdikleri resifler, diğer okyanus yaban hayatının kolonileşmesi ve kullanması için habitat oluşturuyor.
Bu ekosistem hizmeti, boş liman duvarlarının biyolojik çeşitliliğini canlandırmak için tasarlanan bir girişim olan Dünya Limanı Projesi aracılığıyla, uluslararası ölçekte kullanılıyor.
Dikkatle tüketmeli!
Bivalvialar filtreleyerek beslendikleri için, suda ne varsa, içlerinde toplanıyor. Bulundukları çevrenin özelliklerini üstlenirler. Kanalizasyon veya tarımsal atıklardan gelen zararlı mikro organizmaları, doğal olarak oluşan yosun ve bakterilerden üreyen toksinleri ve suda bulunan kimyasalları bünyelerinde yoğunlaştırırlar. Bağırsakları dahil bütün olarak tüketmemiz durumunda ise sağlığımız için risk oluşturabiliyor. Bu nedenle, ürün tüketiciye ulaşmadan önce her türlü riski yönetmek için programların yürürlükte olmasını sağlamamız gerekiyor. Eğer bu riskler doğru yönetilirse, kabuklu su ürünleri, yüksek ihracat değerleri nedeniyle, gelişmekte olan ülkelerde daha iyi beslenmeye önemli ölçüde katkıda bulunma potansiyeline sahip.
1 milyar insana protein sağlanabilir
Dünya çapında, kabuklu deniz canlısı yetiştirmeye uygun tahmini 1,5 milyon km2’lik kıyı şeridi bulunuyor. Bunun sadece yüzde 1’ini geliştirerek, bir milyardan fazla insanın protein gereksinimlerini karşılamaya yetecek kadar kabuklu üretebilir.
Bivalvia çiftlikleri, kıyı topluluklarında cinsiyet eşitliğine de katkıda bulunabilir. Bu sayede kadınların gelir elde etmeleri ve çocuk bakımı ihtiyaçları arasında denge kurabilmeleri sağlanabilir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü’nün eğitim programları aracılığıyla az gelişmiş ülkelerde kabuklu deniz canlısı çiftçiliği teşvik etmelerinin potansiyel ekonomik faydalarından biri de bu.
Çevresel referansları bile tek başına etkileyici olan bu besleyici, hatta güçlendirici canlılara şans vermek için tüm bunlar kesinlikle yeterli. Bu alçakgönüllü canlılarda oldukça büyük bir potansiyel bulunuyor.
Kaynak: