Yazı: Yaprak Özer
Hiç düşündünüz mü kriz neden Türkiye’ye sık sık uğrar? Buna karşın neden “risk yönetimi”ni ağzımıza almayız? Kriz cehaleti ve popülizmi sever. Krizi yönetmek bireysel maharet ötesinde, bilgi bilim gerektirir. Kriz lider çıkardığı gibi, yok da eder… İletişim, stratejik düşünme, teknik ve yapısal faaliyetler gerektirir. Kamera karşısına çıkmak cesaret kadar bilgi ister. Krizlerde inkar adettendir; “ben yapmadım”, “ne oldu, bir şey mi oldu”, “kim yaptı bilmiyorum” gibi çıkışlar bolca görülür…
BUMERANG
Dünyayı tehdit eden bir bilgi kirliliği söz konusu. Geleneksel kriz tarifinde bu kadarının öngörüldüğünü tahmin etmem. Bilgi kirliliği “bumerang” gibi bir şey… sebep olanların önemli kısmı aynı zamanda yönetimlerin ta kendisi, ortalığı toparlarız derken bataklık içinde kalırlar… İçi boş bilgi nankör olur.
Krizin zararını azaltmak güvenle mümkün olabilir. Güven sağlayabilmek için sürdürülebilir, istikrarlı olmak gerekir, aksi halde kaygı, panik, korku yükselir. Yönetilmeyen krizler yeni krizleri hazırlar. Krizlerde inkar adettendir; “ben yapmadım”, “ne oldu, bir şey mi oldu”, “kim yaptı bilmiyorum” gibi çıkışlar bolca görülür… Kaçmak, ise krizin ata sporudur; suçlayarak, feshederek, yasaklayarak, çaresiz kaldığında “yüce halkın iyi niyeti”ne bağlayarak…
BİR OLASILIK
Risk ise arzu edilmeyen durum ve olaylarla karşılaşma “olasılığı”dır. Risk, bilgi ve bilimi sever. Bilgi ve bilim eğitim demektir, o da istikrar ile itibarın koşuludur. Cahil, riski sonu görünmez bir yolculuk gibi algılar ki, risk yönetiminin amacı zaten sona ulaşmamaktır.
YA OLURSA
Riskin rutini, sistemi, planı olur; sürdürülebilir olmalıdır. Risk bilinci konfor yaratır. Konforun zaten var olduğunu sanmak yanıltıcıdır, zaman zaman bu nedenle az takdir toplar. Risk, “Bize bir şey olmaz” zihniyetinin altında ezilme riski taşır. Şöyle söyleyelim; kriz çıktığında “keşke” dersiniz, risk yönetimi “keşke” dememek için vardır. Örneğin dere yatağına ev yapmak bir risktir. Buradaki yerleşim, bir gün seli tadacaktır. Örneğin deprem toplanma alanlarının bina yapılması, AVM’ler dikilmesi risktir. Bilim der ki, Türkiye fay hattındadır. Ülkemiz zaten beşik gibi sallanır, ama biz ne yaparız; piyango bize vurmaz diye yaşarız. Örneğin yangın. Her yaz orman alanlarımız küçülür. Bunları o yaktı bu yaktı diye kendimiz söyler kendimiz inanırız.
Orhan Pamuk’un Veba Geceleri’ni okuyun. Ana fikir; itibar düşkünü, eğitimsiz, hazırlıksız!.. Hiç mi bir şey değişmez!
Yazımın tamamına Yaprak Özer Blog’dan ulaşabilirsiniz.