Klinik Psikoloji Profesörü Peter Kinderman, depresyon, kaygı ve diğer psikolojik sıkıntı türlerinden bahsediş şeklimizi ve ruh sağlığı ile ilgili hastalık modellerini yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini söylüyor.
Klinik Psikoloji Profesörü Peter Kinderman, ana hatlarıyla belirtilen dil ve ölçütlerle, psikiyatristlere ve dünya çapındaki diğer pek çok ruh sağlığı uzmanına kendi işlerinde rehberlik etmek için, Ruhsal Bozuklukların Tanı ve İstatistikleri El Kitabı’nın güncellenmesi gerektiğini savunuyor. Teşhislerin sınıflandırma modellerini kusurlu ve güvenilmez olarak nitelendiriyor. Ruh sağlığı sorunlarını belirleme ve etiketlemeye yönelik mevcut yaklaşımın, tutarlılık ve bilimsel titizlikten yoksun olduğunu; biyolojik faktörlerin ve reçeteli ilaçların yararının aşırı vurgulandığını, yaşam deneyimleri ve davranış gibi psikososyal faktörlerin rolünün küçümsendiğini belirtiyor.
Zihinsel sağlık sorunları olarak bahsedilen şeylerin, çok üzücü olsalar bile, insan deneyimleri olarak düşünülmesi gerektiğini; depresyonda olmanın hoş olmadığını ve depresyonda olan kişilerin kesinlikle yardıma ihtiyacı olduğunu, ancak bunun onların bir hastalıktan muzdarip oldukları anlamına gelmeyeceğini söylüyor.
Psikiyatristlerin ve psikologların, hayatın zorluklarına verilen doğal tepkiler olarak görülmesi gereken şeyleri hastalık olarak nitelendiren teşhis dilini bırakmalarının zamanının geldiğini vurguluyor.
Depresyonun gerçek bir sorun olduğunu ancak bir hastalık olmadığını, bu feci etiketlerden uzaklaşılırsa, normal insan deneyimlerinin beynin işlevsel bozuklukları olarak patolojikleştirilmesi bırakılırsa, insanların neden depresyonda olduklarının ve onlara en iyi nasıl yardım edilebileceğinin daha iyi anlaşılacağını söylüyor.
Akıl sağlığı bozukluğu teşhisi konan 4 bin 600’den fazla kişinin tıbbi kayıtlarının incelendiği 2021 tarihli bir çalışmada, sadece 39 vakanın teşhisini koyan tıp uzmanının, sosyoekonomik veya psikososyal faktörlerin kişinin sorununa katkıda bulunmuş olabileceğini kaydettiği belirlendi. Başka bir deyişle, neden pek önemli görünmüyordu. Bu yüzden de insanlar, sorunun kendilerinde olduğunu düşünüyorlardı.
Peki hangi yeni yaklaşımlar öneriliyor?
İnsanların yaşadığı olumsuz deneyimlerin, hastalık veya bozukluk semptomları olarak değil, belirli fenomenler olarak ele alınması gerektiği önerilirken; doktorların tedavileri, kişinin yaşadıklarına göre uyarlamasının yardımcı olacağı; bunun da kişinin kimliğinin, bir bozukluk teşhisinin yükü altında kalması ihtimalini azaltacağı belirtiliyor.
Uzmanlar kavram kayması olgusuna, özellikle de insanları psikolojik olarak kategorize eden kriterlerin ve kavramların sürekli genişlemesine dikkat çekiyorlar.
Sağlık hizmeti verenlerin, hoş olmayan zihinsel deneyimlere neden olabilecek psikososyal faktörleri tanımlamak için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiği vurgulanıyor.
İlaç tedavisinin makul bir şekilde yardımcı olabileceği bazı biyolojik faktörler olsa bile, kişinin sorunlarının kaynağı kendi dünyasındaysa, cevapların da muhtemelen orada da yatacağı belirtiliyor.
En önemlisi, zihinsel sıkıntı hakkında konuşmak için tıbbi hastalık dilinin kullanılmasının bırakılması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Kaynak:
https://elemental.medium.com/