Bazen vücudumuzun fiziksel sınırlarını zorlarız. Bedenimizin ekstrem şartlarda neler yapabildiğini görmek şaşırtıcıdır.
Intermitten fasting, aralıklı diyet-fasılalı yemek-oruç diyeti olarak da anılan bir beslenme rutini. Faydaları ve zararları tartışılan bu diyetin, kötü yan etkilerinden biri de kıtlıktan çıkmış gibi yiyeceklere saldırmaya neden olan, “Son akşam yemeği” etkisi.
Preklinik ve klinik çalışmalar, aralıklı diyet yapmanın obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalık, kanser ve nörolojik bozukluklar gibi birçok sağlık sorununa faydalı olduğunu gösteriyor.
Ancak, fasılalı yemek, bazı sağlık sorunları olan insanlar için uygun olmayabilir. İleri düzeyde diyabet hastaları, yeme bozukluğu sorunları yaşayanlar, mide ülseri olanlar, kronik hastalıkları bulunanlar, hamile ya da emziren kadınların aralıklı oruç diyetine girmesi pek sağlıklı görülmüyor.
Bu diyetin güvenilir, etkili ve sağlıklı olabilmesi için, yemek aralıklarında alınan gıdaların besin değerlerinin yüksek olması gerekir. Uzun süre aç kalıp bir de üstüne yetersiz beslenirseniz, mesela karbonhidrat tüketmezseniz, kısa sürede hipotiroide, karaciğer sıkıntılarına ve kalp-damar hastalıklarına merhaba diyebilirsiniz.
“İzin paradoksu”na dikkat!
Kendinize bir şeye sahip olamayacağınızı söylemek, ona aşırı güç ve cazibe kazandırır. Buna “izin paradoksu” denir. Yiyemeyeceğinizi düşünmek ve kısıtlı hissetmek, aşırı yemeyi tetikleyebilir.
Son akşam yemeği etkisi, diyet öncesinde veya diyet sonrası ödül olarak hedeflenen yiyeceklerin aşırı tüketimini tanımlar. Kendinizi şımartmak için izin verir ve “ya hep ya hiç” felsefesiyle hareket edersiniz. Bu doğal olmayan bir dürtüdür. Zihninizde, o yiyeceği veya içeceği son kez yiyeceğinize inanırsınız. Sonuç olarak, tokluk eşiğinizi aşar ve yemek masasını fiziksel olarak rahatsız bir şekilde terk edersiniz.
2008’de Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, beş yıl boyunca farklı kültürel ve coğrafi geçmişlere sahip 496 ergen kadınlar izlendi. Fasılalı beslenenlerde, yapmayanlara göre önemli ölçüde daha yüksek vücut kitle indeksi olduğu görüldü ve bir kısmında bulimia nevroza başlangıcı saptandı.
Bu çalışmanın sonuçları, aralıklı diyet kısıtlamasının, karşı düzenleyici tepkilere neden olduğunu, tokluk sinyallerine duyarlılığı azalttığını ve tıkınırcasına yeme isteğine neden olabileceğini öne sürüyor. Bunlar, fasılalı yemenin, neden aşırı yeme riskini artırarak son akşam yemeği etkisine yol açtığını açıklayabilir.
Bu etki, sadece zorlayıcı yeme davranışlarını ve yemek sonrası uyuşukluk seanslarını teşvik etmekle kalmaz, aynı zamanda ağırlıkta paradoksal bir artışa da sebep olur.
Bahsedilen durum, tam olarak sezgisel yemenin ele almaya ve çözmeye çalıştığı şeydir. İstediğiniz zaman, kendinize her türlü yiyeceği yemeye izin verme fikrinin temelini oluşturur.
Beslenme uzmanları tarafından tanıtılan sezgisel beslenme kavramı basittir ve duygusal veya harici olarak tetiklenen yemek yerine, doğal açlık ve tokluk ipuçlarıyla uyumlu yemek yeme fikrinin altını çizer. Bir diyetten daha çok, diyet katili gibi bir şeydir ve yemek yeme izniniz olduğunda, yemeğin tadı hala güzeldir.
Kaynak:
https://medium.com/beingwell/the-last-supper-effect-ee19567bf93c