Tuzlu ve ekşi gibi tatları almakta zorluk çektiğiniz oluyor mu? Tat algısındaki düşüş – özellikle erken yetişkinlik döneminde – hafife alınmaması gereken bir durum olabilir.
Bilim insanları koku kaybının Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların başlangıcı ve hatta ölüm oranının artması da dahil olmak üzere kötü sağlık sonuçlarıyla ilişkili olduğunu uzun zamandır biliyor. Ancak tat kaybı ve uzun ömürlülük arasındaki bağlantı konusunda yapılan son çalışma, merak edilen konuları ortaya çıkardı.
Yetenekli tat tomurcuğu
Tat tomurcuğu, dilinizdeki “papilla” adı verilen kaba çıkıntıların içinde gruplanmış bir duyu hücresi demetidir. Ortalama bir yetişkinde 2.000 ila 10.000 arasında tat tomurcuğu bulunur ve kadınlar genellikle erkeklerden daha fazlasına sahiptir. Binlercesi dil, boğaz ve damağa kolayca sığar çünkü bir pirinç tanesinin yaklaşık 1/24’ü kadar küçük ve ince bir saç teli kadar geniştirler.
Bu tomucuklar nasıl çalışıyor derseniz? Çözünmüş gıdalar tat gözeneğine girer ve burada kimyasal bileşikleri, tat tomurcuğun tabanındaki sinirlere sinyal gönderen reseptör hücreler (tat tomurcuğu başına yaklaşık 50 ila 100) tarafından analiz edilir, bu hücreler de sinyali beyne ileterek tat algısını oluşturur.
Algılanan beş ana tat; tatlı, ekşi, tuzlu, acı ve umami’dir. Araştırmacılar, koku alma gibi tat alma yeteneğindeki azalmanın da artan ölüm oranıyla ilişkili olup olmadığını incelemeye çalıştılar. Erken yetişkinlik döneminden itibaren kendi kendine bildirilen tat kaybı, sağlığın kötüye gittiğinin erken bir uyarı işareti olarak kanıtlanırsa, yüksek riskli bireyler daha erken tespit edilerek tedavi edilebilir.
Azalan tat/artan ölüm oranı
Yapılan son çalışmaya, 25 yaşından bu yana tat alma yeteneklerinde azalma olup olmadığını anket yoluyla bildiren 40 yaş ve üzeri, yarısı kadın 7.000 ABD’li yetişkin katıldı. Katılımcılara tat almanın çeşitli yönleri hakkında ayrıntılı sorular soruldu. Denekler 7 yıl boyunca takip edildi ve bu süre zarfında 1.011 ölüm meydana geldi. Katılımcılardan 662’si erken yetişkinlik döneminden orta ve geç yetişkinlik dönemine kadar geçen sürede tat kaybı yaşadıklarını bildirmişti.
Bilim insanları, tat kaybı algısının %47 daha yüksek ölüm riskiyle ilişkili olduğunu keşfetti. Kaybedilen tatların sayısı arttıkça ölüm riski de artış gösterdi:
- 1-2 temel tadın kaybı – ölüm riskinde %66 artış.
- 3-4 temel tadın kaybı – ölüm riskinde %89 artış.
Hangi spesifik tadın azaldığı göz önüne alındığında ölüm oranları arasında değişkenlik vardı. Örneğin, tuz ve ekşi tat algısının kaybı en güçlü ölüm riskine sahipti:
- Tuz tadı kaybı: 65 daha yüksek ölüm riski
- Ekşi tat kaybı: 69 daha yüksek ölüm riski
Yaşlanmanın yanı sıra çeşitli faktörler tat alma yeteneğinin azalmasına katkıda bulunur; bunların birçoğu düzeltilebilir veya iyileştirilebilir. Örneğin:
Solunum sorunları
Soğuk algınlığı, bakteriyel enfeksiyon veya alerji nedeniyle tıkalı bir burun, hava akışını engelleyebilir ve tadı etkileyebilir. Tıkanıklık varsa, seçenekler arasında nazal tuzlu su spreyleri veya benzerleri kullanılabilir. Sorun devam ederse, reçeteli ilaçlar için bir hekime görünmek gerekir. Alerjiden şüpheleniyorsanız, bir antihistaminik kullanabilir veya alerji testi yaptırabilirsiniz.
İlaç yan etkileri
Bazı tansiyon ilaçlarının yanı sıra antidepresanlar, kalp ilaçları ve antibiyotikler de dahil olmak üzere birçok ilaç uzun süreli kullanımda tat alma duyusunu etkileyebilir. Bazı yaygın ağrı kesicilerin de tadı değiştirdiği biliniyor. Tat alma sorunu yaşıyorsanız ilaçları değiştirmek veya dozunuzu ayarlamak için bir doktora danışabilirsiniz.
Sigara ve elektronik sigara
Tütün ve elektronik sigara kimyasalları tadı etkiler. Nikotin ve katran dili kaplayabilir ve tat reseptör hücrelerine fiziksel olarak zarar vererek tadı köreltebilir. Sigara içmek kan damarlarının daralmasına yol açarak dile ve tat tomurcuklarına giden kan akışını azaltır, oksijen ve besin tedarikini sınırlayarak tat tomurcuğunun sağlığını ve büyümesini engeller.
Vitamin ve besin eksiklikleri
Çinko, B12 vitamini, demir, niasin, folat, tiamin ve E vitamini eksiklikleri tat sorunlarına neden olabilir.
–Çinko, tat tomurcuklarının gelişimi, bakımı ve işlevi için gerekli bir protein olan Gustin’in işlevini destekler. Ayrıca tat sinyallerinin beyne iletilmesinde de rol oynar. Çinko seviyelerini artırmak için kırmızı et, kümes hayvanları, fındık ve tam tahıllara odaklanın.
–B12 Vitamini tat alma ile ilgili sinir hücrelerinin sağlığını destekler. Eksikliği, tat sinyali iletimini etkileyen sinir hasarına ve glossit olarak bilinen dil iltihabına neden olarak tadı değiştirir. Et, balık, süt ürünleri, yumurta ve zenginleştirilmiş tahıllar B12’nin en iyi kaynaklarıdır.
–Demir, tat tomurcukları da dahil olmak üzere dokulara oksijen sağlar. Demir kaynağı azalırsa, anemi ortaya çıkar ve tat tomurcuklarının körelmesine ve tat duyarlılığının azalmasına neden olur. Besinlerle takviye yapmak istiyorsanız kırmızı et, fasulye, mercimek, ıspanak, zenginleştirilmiş tahıllara odaklanın.
-Niasin (B3) mukoza zarının sağlığını destekler. Enerji metabolizması ve sinir fonksiyonu için gereklidir ve tat sinyallerinin tat tomurcuklarından beyne gönderilmesini sağlar. Eksikliği ayrıca glossit ve sinir fonksiyon bozukluğuna yol açarak tadı köreltir. Kümes hayvanları, ton balığı, yer fıstığı ve güçlendirilmiş tahıllar iyi niasin kaynaklarıdır.
Ağızdan nefes alma
Sürekli olarak ağızdan nefes alma ağız dokularını tahriş edebilir. Zamanla, iltihaplanma tat tomurcuklarının sağlığını etkileyerek onları daha az hassas hale getirir. Hava akımı ağzı kurutarak tat reseptörlerinin gıda molekülleriyle düzgün bir şekilde etkileşime girmesini zorlaştırır. Diş eti hastalıkları, çürükler, ağız enfeksiyonları ve ağız kokusu ağız kuruluğu nedeniyle ortaya çıkabilir ve bu da tadı daha da bozar. Bu durumda susuz kalmayın ve sakız çiğnemek veya pastil emmek gibi tükürük üretimini teşvik eden alışkanlıklar edinmeye çalışın. Burundan nefes almayı teşvik eden nefes alma tekniklerini uygulayın.
Gelecekteki çalışmalar bu bulguları doğrularsa, tat alma sorunları düzenli sağlık kontrollerinin bir parçası haline gelebilir ve tedavi edilebilir tat kaybı nedenleri için risk altındaki bireylerin belirlenmesine yardımcı olabilir.
Dolayısıyla, bir dahaki sefere kahveniz biraz yavan geldiğinde, çekirdekleri veya kavrulmuş kahveyi suçlamakta acele etmeyin. Sadece daha fazla süt veya şeker eklemekten daha fazla dikkat gerektirebilir. Kalıcı tat değişiklikleri, vücudunuzun sağlık uzmanınızdan bilgi almanız için size gönderdiği sinyal olabilir.