Dünya nüfusu artıyor, yeryüzü kaynakları ise sınırlı. Gelecekte insan nesli nasıl beslenecek? Sürdürülebilir proteinler gıda stratejisi geliştiren kuruluşların ve yeme-içme profesyonellerinin merceği altında. Gelecekte böcek, yosun, su bitkileri yeni protein kaynaklarımız arasına girecek mi?
2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşıkyüzde 34 oranında artarak 9,1 milyara yaklaşacağı tahmin ediliyor. Bu bilgi aynı zamanda gıdaya olan ihtiyacın hangi boyutlara ulaşacağına ve üretimin de buna oranla ne kadar artması gerektiğine dair ipuçları veriyor. Yeryüzündeki kaynaklar ve gıda üretimi bugün bile dünya nüfusunun tamamını doyurmakta yetersiz kalabiliyorken gelecekte insanlığı neler bekliyor?
Sürdürülebilir gıda anlayışının doğmasına neden olan bu kaygılar içinde proteinlerin sürdürülebilirliği ayrı bir yer tutuyor. Et, balık, süt ve yumurta insan beslenmesinde önemli protein kaynaklarından. Hücrenin yapı taşlarını oluşturan proteinlerin gelecekteki alternatifleri neler olabilir? Su yosunları, algler, bazı böcek türleri şimdiden bazı ülkelerde satışa sunuldu. Hayvancılığın yetersiz kaldığı durumlarda su bitkileri mi devreye girecek? Her ne kadar ilk etapta çok iştah açıcı gelmese de böcekler, yosunlar ve benzerleri zengin birer protein kaynağı olarak “ötekiler” grubunda yer almaya başladı. Gıda üreticileri ve gıda politika yapıcıları ise konuyu elbette çoktan mercek altına altı. Bakalım gelecekte bizleri neler bekliyor?
Alternatif çözümler
Gıda ve beslenme literatüründe ilginç bir tartışma yoğunlukla devam ediyor. Gelecekte besinlerimizin arasında fiziki ve psikolojik olarak alışık olmadığımız böcekler büyük yer tutuyor. Besin değeri olduğu ifade edilen böceklerle ilgili ilginç veriler ve saptamalar bulunuyor.
Böceklerin sera gazı üretimi oldukça sınırlı. Bu nedenle sürdürülebilir “öteki” protein kaynağı olarak akla ilk gelen seçenek oluyor. Üstelik birçok hayvanda olduğu gibi böcekler de protein bakımından çok zengin ve temel aminoasitleri de içeriyor. Bitkisel proteinlerden daha kolay sindirilebilen böceklerin protein oranı yumurta ve sığır etinden daha düşük.
Böceklerin boyutları ve yaşları besin değerlerinde önemli bir belirleyici. Örneğin yetişkin bir elma kurdu, demir, iyot, magnezyum ve çinko kaynağı olabilir. Bu kurdun larvası ise yalnızca B vitamininden yana zengindir. Birçok böcek türü zararsız olarak dünyaya gelir. Bu nedenle onları yememek için zararlı oldukları ya da zehirleyeceklerine dair inanışları bilim dışı kabul edebiliriz. Fakat lezzet konusu elbette tartışmaya açık.
Algler ve su bitkileri
Her ne kadar denizler hızla kirlense de denizden elde edilerek alternatif mekanlarda, havuzlarda ya da üretim çiftliklerinde geliştirilecek “yeni” deniz ürünleri, “öteki” protein kaynakları arasında şimdiden yerini aldı bile. Bu kaynaklar arasında algler ve su bitkileri yer alıyor.
Mikroalgler ve makroalger (yosunlar) olmak üzere ikiye ayrılan algler hızlı şekilde çoğalabilme yeteneğine sahip. Bu da onların avantajlarından biri. Konvansiyonel tarım bitkilerinden daha fazla üretken oldukları da söylenebilir.
Algler, karada yetişen gıdalardan çok daha yüksek seviyede kalsiyum, demir ve bakır gibi mineralleri barındıracak potansiyele sahip. Yosunların bazı türlerinin ise protein miktarı oldukça yüksek, yağ oranı da gayet düşük. Bu yosunlar vitamin ve mineral bakımından da zengin.
Japonya’da ve Kore’de tüketilen alglerin spirulina ve klorella gibi türleri, gıda takviyelerinde kullanılıyor. Makarnalardan suşiye dek birçok yemekte bu algler yer buluyor. Bazı Asya ülkelerinde evcil hayvan yemi olarak da kullanılan algler, çorbalara ve salatalara da katılıyor. Kurutulmuş ördek otu gibi türleri ise yüzde 40 proteinden oluştuğu için sürdürülebilir protein kaynakları arasında ön sıralarda yer alıyor.
İyi uygulamalar
Kinoa, chia tohumu, amarant gibi tohum gıdalar dünyada giderek daha popüler hale gelmeye başladı. Bitkisel protein olarak çok güçlü besin değerine sahip bu gıdalar haliyle Avrupa’nın da hedefine girdi. Protein2Food projesi de amarant, kinoa gibi tohumların, yeşil mercimek, nohut gibi baklagillerin protein kalitesini ve miktarını artırmak için AB tarafından finanse ediliyor. Avrupa’da yetiştirilen türlerin çoğaltılmasını hedefine alan bu proje ürün yönetimi, teknolojik yenilikçilik, alternatif protein üretimi gibi alanların gelişimini destekliyor.
Sürdürülebilir bir yaşam için…
– Doğal kaynakları verimli şekilde kullanalım.
– Fosil yakıtların kullanımını azaltalım ve üretimde su kullanımını optimize edelim.
– Tarım arazilerini farklı amaçlar için dönüştürmeyelim.
– Enerji ve su tasarruflu gıda üretim alanları tasarlayalım.
– Mevcut kaynaklarımızı koruyalım.
– Toprak kaybını tersine çevirelim.
– Denizlerde ve karada biyoçeşitliliği artıralım.
– Denizleri kirletmeyelim.
– Çevre dostu gıda ambalajı kullanalım.
– Ambalaj kullanımını optimize edelim.
– Çevresel etkileri hem tüketimde hem de üretimde göz ardı etmeyelim.