Alzheimer hastalığına karşı çözüm belki de genlerimizde yatıyor!
Alzheimer hastalığı, kademeli bir hafıza, işlevsellik ve yargılama kaybı olan demansa neden olan dejeneratif bir hastalıktır.
Genetik risk faktörleri vardır ve birkaç gen bu duruma dahildir. En bilineni APOE denilen Apolipoprotein E genidir. APOE geninin üç tane farklı tipinden olan APOE2 varyantı hastalık riskini azaltır. En yaygın varyantı APOE3 riski etkilemezken APOE4 ise riski arttırır.
APOE, kanda bulunan apolipoproteinlerden biridir. Yağ metabolizmasında önemli rol oynar ve bu nedenle bu genin mutasyonlu olup olmaması kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasında etkilidir.
Genetik yatkınlığınız ne olursa olsun, yaşam tarzı faktörleri Alzheimer geliştirme riskini etkileyebilir. Zihinsel ve fiziksel aktivite riski azaltabilir. Japon veya Akdeniz tarzı bir diyet de Alzheimer için daha düşük risk anlamına geliyor. Bu besin-beyin bağlantısı, araştırmacıları Alzheimer’ı bağırsak mikroplarıyla önlemeyi araştırmaya da teşvik ediyor.
Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, genom dizilimi APOE geninde nadir görülen bir mutasyonu ortaya çıkardı: APOE3 Christchurch (R136S) mutasyonu. Bu mutasyon, yüksek Alzheimer riskine sahip bir aile üyesinde tanımlandı. Bu kişi, PSEN1 geninde erken başlangıçlı Alzheimer hastalığı ile güçlü ilişkisi olan bir mutasyon taşıyordu. Aynı PSEN1 mutasyonuna sahip aile üyelerinde, kırklı yaşlarında hastalığın ilk belirtileri görüldü. Bu mutasyonu paylaşan ve benzer bir yaşam tarzı sürdüren araştırmadaki aile üyesi, Alzheimer’ın ilk belirtilerini yetmişli yaşlarında göstermeye başladı. Beyninin PET taramasında, beyninde herhangi bir aile üyesinden daha fazla amiloid olduğu fark edildi.
APOE3 Christchurch mutasyonununda iki önemli ipucu söz konusu:
- Mutasyon, APOE’nin yağ bağlama ve çıkarma yeteneğini bozuyor. Alzheimer’a karşı koruyor, ancak kardiyovasküler problem riskini artırıyor.
- Mutasyon, APOE’nin hücreleri kaplayan moleküller olan HSPG denilen heparan sülfat proteoglikanlarına bağlanma yeteneğini bozuyor. İçlerinde en düşük bağlanma yeteneğine sahip olan varyant.
Araştırmada HSPG’lerin, amiloid-β agregasyonunu ve hücre dışı toksik tau proteininin nöronal alımını desteklediği öne sürülmüştür ve etkilerin bazılarının gerçekleşebilmesi için APOE bağlanması gerekli olabilir.
İlerlemiş Alzheimer hastalığı ile korelasyon içinde olduğu düşünülen yanlış katlanmış tau proteini kümeleri, hücreyi kaplayan proteoglikanlarla APOE bağlanmasına dayanıyor gibi görünüyor. Belki APOE HSPG’lere ne kadar az bağlanırsa, yayılması da o kadar zor olur.
APOE’yi güvenli ve yeterli bir şekilde düzenleyen, ifadesini azaltan veya HSPG etkileşimleriyle ilgili patojenik işlevlerini modüle eden müdahaleler, Alzheimer hastalığının tedavisi ve önlenmesi üzerinde derin bir etkiye sahip olabilir.
Araştırmacılar, bir antikor veya küçük bir molekülü, bağlanmayı engellemek için APOE proteinine tutturulabilir. Gen düzenleme teknolojisi, APOE’nin yapısını Christchurch varyantını taklit etmek için değiştirebilir veya “gen susturma” tekniği, APOE üretimini tamamen azaltabilir.
Bu sayede hastalığın tedavisinde bir umut olabilir.
Beyninize iyi bakın!
Kaynak: https://medium.com/predict/