Hava kirliliği, sigara, alkol, doğal olmayan besinler, hatta stres… Tüm bu kötü güçlere karşı sağlam bir savunma sistemine ihtiyacımız var. Son dönemde tüm dünyada bu listeye bir de pandemi olarak ilan edilen korona virüs eklendi.
Bağışıklık sisteminin önemi de tekrar ortak gündem maddemiz oldu.
Antioksidanlar, vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlayarak vücudun savunma mekanizmasını güçlendiriyor, kalp ve kanser gibi pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasını engelliyor, erken yaşlanmanın önüne geçiyor.
Yaşam süresini uzatmak tıbbın her zaman üzerinde efor sarf ettiği bir konu. Bunun içinse antioksidan içeren sağlıklı beslenme şart. Peki, nedir antioksidan? Antioksidan besinler hangileridir? Hangisinden ne kadar tüketmek gerekir?
Vücudun zırhı
Pek çok etken vücudumuza toksik maddelerin girmesine neden olur. Bu etkiler, hücre içinde yapıları bozan, DNA ve hücredeki biyokimyasal bileşiklerde bozulmalara yol açan serbest radikallerin oluşmasını tetikler. Vücudumuza aldığımız besinler, sindirilebilmek için bir dizi reaksiyona maruz kalır. Yiyeceklerin sindirimi sırasında da serbest radikaller ortaya çıkar. Vücudun ürettiği bu zararlı maddelere karşı yine vücudun kendisi tarafından oluşturulan savunma mekanizması anlamına gelen bir enzim sistemi devreye girer. Bu enzimlerin etkinliğini artıran maddelere antioksidan deniyor.
Antioksidanlar, serbest radikallere karşı etki göstererek toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar ve vücudun zarar görmesini engeller. Antioksidanlara “vücudun zırhı” dememiz hiç de yanlış olmaz.
Antioksidanların, vücudun direncini artırma, kronik yorgunluk sendromunun önlenmesi, damarların güçlenmesi, kalp ve kanser gibi pek çok hastalığın oluşumunu önleme gibi yararları bulunuyor. Antioksidan alımı aynı zamanda erken yaşlanmayı da önlüyor. Vitamin E ve Vitamin C yaşam süresini uzatan önemli vitaminler. Antioksidanların özellikle ileri yaşlarda sağlığa çok daha yararlı olduğu biliniyor. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirdiği, yaşlanmaya bağlı sağlık sorunlarından koruma sağladığı ve bunun yanında cildi ve saçları da beslediği yapılan araştırmalarla ortaya çıkıyor.
Sebze ve meyveler antioksidan deposu
Bizim için hayati önem taşıyan antioksidanları bir şekilde vücudumuza almak durumundayız. Ama nasıl? Aslında insan vücudu gerekli olduğunda antioksidan üretebiliyor, ancak bu çoğu zaman yeterli olmayabiliyor. Bedenimizin doğal antioksidan üretimi yaşlandıkça azalıyor. Bazı uzmanlara göre antioksidan üretimi 25 yaşından itibaren yavaşlıyor. Dışarıdan, yani yediğimiz gıdalardan antioksidan almamız gerekiyor.
Antioksidan etkileri en yüksek maddeler; Vitamin A, C, E, B2, B6, folik asit, selenyum ve çinko. Antioksidan bakımından zengin besin maddeleri genellikle sebze ve meyveler. Brokoli, karnabahar, biber, domates, marul, pırasa, bezelye, enginar, çilek, kivi, siyah üzüm, portakal, limon, elma, havuç, kayısı, nar suyu, maydanoz, bakla, sarımsak, soğan, muz ve ıspanak bu besinler arasında yer alıyor. Sebze ve meyvelerin dışında; kuruyemişler, çay, ayçiçeği yağı, zeytinyağı, mısırözü, fındık ve ceviz yağı, balık ve balık yağı antioksidanca zengin besinler. Besinlerden alınan antioksidanlar, vücut organları, kan ve yağ dokusunda depolanıyor.
Araştırmalar, kimyasal ilaç ve hormon desteği olmadan üretilen organik sebze ve meyvelerin antioksidan içeriklerinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Çünkü doğal şartlarla kendi olanaklarıyla mücadele eden bitkilerin hayatta kalabilmeleri için daha fazla antioksidan üretmeleri gerekiyor. Bu nedenle güneş ışığına daha fazla maruz kalan, daha az su alan ve sert doğal koşullarda yetişen üzümlerin ve bunlardan yapılan şarapların antioksidan oranları daha fazla.