Tamamlayıcı ve alternatif terapilerin deneyimlenen etkileri gerçekten işe yarıyor mu, kişinin genlerine mi bağlı, yoksa zihnin tedavi beklentisiyle vücudu iyileştiren plasebo etkisi mi?
Kelime anlamı olarak ayurveda yaşam bilgisi demektir. Ayurveda, insan vücudunu bir bütün olarak inceler ve rahatsızlıkları tedavi için doğal kaynakları önerir.
Binlerce yıldır, tecrübeye dayalı tıbbi bilgiler insandan insana, nesilden nesile aktarılarak yazıya dökülüp günümüze ulaşıyor. Hipokrat da dahil olmak üzere, birçok Batılı tıp insanının ayurvedadan destek alarak tedavi uyguladığı biliniyor. Ayurvedik tıp, Hindistan’da 5 bin yıldan fazla bir süredir uygulanıyor. Bu tedaviyi tanımlayan eski metinler de M.Ö. 1500’e kadar uzanıyor. Geleneksel tıp, günümüzde de dünyanın bazı bölgelerinde hala uygulanıyor ve hakkında birçok şüphe olsa da son yıllarda doktor muayenehanelerinde de sıkça görülüyor.
Bilim insanları, yıllar boyunca Ayurveda’nın arkasındaki mekaniği, bitkilerin vücutla nasıl etkileşime girdiğini, bilim için geçerliliğini ve gizemlerini merak ederek araştırdılar. Son yıllarda, antik metinlerde geçen tıbbi özellikleri nedeniyle Zerdeçal ve Ashwagandharishta gibi bitkileri incelediler. Ashwagandharishta’nın depresyon, epilepsi ve anksiyete gibi nörolojik bozukluklara iyi geldiğini, oksidatif hasarı önleyerek nasıl hepatoproteksiyon sağlayabileceğini gördüler. Zerdeçalın, anti-inflamatuar ve anti-katabolik özelliklerini incelediler.
Akşam haberlerimizde resveratrol, balık yağı, zerdeçal veya yeni bir bileşiğin sağlığımız için nasıl faydalı olabileceğini sık sık duyuyoruz. Peki bu duyduklarımız üzerine aldığımız bileşikler ne kadar doğal ve ne kadar kaliteli?
Nadiren de olsa, bitkisel takviyelerin kalitesinin ve gücünün ortalamanın altında olması da mümkündür. Son zamanlarda bitkisel ürünlerin gerçekliğini test etmek için kullanılan DNA barkodu, test edilen bitkisel ürünlerin çoğunun kalitesiz olduğunu, kontaminasyona uğradığını ve dolgu maddeleri içerdiğini gösterdi.
Geleneksel Ayurvedik kitaplara göre seçilen içerikler ve metotlar titiz laboratuvar testlerine ve klinik testlere tabi tutulmadıkça, salt şeffaflık ve iyi üretim teknikleri ilaçların etkisi ve güvenilirliğini garanti etmez. Ayurveda’nın temel prensiplerini nesnel bir şekilde kavramadan ve kadim reçetelerin titiz ve kontrollü testleri yapılmadan, bunların olası yararlarının yanında pek çok tehlike ve yetersizliği de yeniden üretilebilir.
Tıp geleneksel ve alternatif diye iki türe ayrılamaz. Yalnızca layığıyla test edilmiş-edilmemiş tıp, işe yarayan ve yarama ihtimali olan-olmayan tıp vardır. Tüm tedavi seçenekleri titiz testlere tabi tutulmalıdır.
Modern tıp yanı sıra kadim bilgilere de yüzümüzü dönerek bunların çağdaş tıpla birlikte uygulanmasını destekleyebiliriz. Bu yöntemleri alternatif olarak değil, ek tedavi olarak görebiliriz. Bu teknikleri uygulayacak uzmanların yetiştirilip hastanelerde görev almasıyla da sağlık sektörü büyük gelişmeler göstererek ilerleyebilir.
Kaynak: https://www.thermofisher.com