Farelerde yapılan bir araştırma, yaşlanmış bağışıklık sisteminin çeşitli organlarda yaşlanmayı tetikleyebileceğini öne sürüyor.
Bulaşıcı Yaşlanma
Doğduğumuz gün yaşlanmaya başlarız, bu yaşadığımız sürece devam eder ve vücudumuzda her şey ters gitmeye başlar. Cildimiz sarkar, kas dokumuz zayıflar, vücut şeklimiz ve yağ dağılımımız değişir. Kanser riski artar, eklemlerimiz gıcırdar, hafızamız zayıflar ve hatta mikrobiyomumuz bile bize sorun çıkarmaya başlayabilir.
Daha da hücresel düzeyde bakıldığında, kalp hücrelerimizdeki mitokondri protonları sızdırır, yağ hücreleri iltihaplanır, deri hücrelerimizdeki genetik süreçler bozulur, kas hücrelerimiz oluşturmaktan daha fazla parçalanır ve beyin hücrelerimiz kronik stresli hale gelir.
Tabii ki yaşlanmanın bu farklı tezahürleri aynı anda ortaya çıkmaz ve insandan insana önemli farklılıklar gösterir. Yaşlanma, yaşam tarzı faktörleri yoluyla hafifletilebilse de kimse yaşlılıktan kaçamaz.
Yaşlanmanın vücudumuzun pek çok bölümünü etkilemesinin nedenlerinden biri de bedenimizde bulaşıcı olmasıdır. Yaşlanan hücreler bölünmeyi durdurur ve yaşlanmayla ilişkili bir salgı geliştirir. SASP, “yaşlanmayla ilişkili salgı fenotipinin” kısaltmasıdır. Bu, eski hücrelerin zararlı molekülleri komşularına yaydığı anlamına geliyor.
SASP’nin bir parçası olarak üretilen moleküllerin birçoğunun olumsuz etkileri vardır ve yaşlanma yayılır.
SASP’nin ötesinde, seyreltme yoluyla önemli miktarda sinyalleme proteinlerinin uzaklaştırılmasının belirli sinyal yollarını sıfırlaması mümkündür. Yani, yaşlanmanın etkilerini azaltmak için kan seyreltme veya değişimi bir seçenek olabilir.
Yaşlı Bağışıklık Sistemi
Yaşlanmanın bağışıklık sistemimize hiçbir faydası olmadığı iyi biliniyor.
Farelerde yapılan bir çalışma, yaşlanmış bir bağışıklık sisteminin diğer organlarda yaşlanmayı tetikleyebileceğini öne sürüyor. Bilim insanları araştırmada, fareleri, DNA’larındaki onarım proteini için kodlanmış bir geni silerek, genetik olarak erken yaşlanan bir bağışıklık sistemine sahip olacak şekilde geliştirdiler. Sonuçta, bağışıklık sistemlerindeki hücreler zamanla diğer dokulardaki hücrelere göre daha fazla DNA hasarı biriktirdi ve fareler, bozulmuş bağışıklık fonksiyonları ve yaşlanan bağışıklık hücreleri ile erken bir bağışıklık yaşlanması başlangıcı yaşadılar. Organlarından bazıları da erken yaşlanma belirtileri gösterdi. Bu yaşlanan farelerden ya da yaşlı farelerden genç farelere nakledilen splenositler, onların yaşlanmasına neden oldu.
İlginç bir şekilde, tersi de geçerliydi. Genç bağışıklık hücrelerinin nakledilmesi, yaşlanmayı hafifletiyor gibi görünüyordu. Yaşlanma karşıtı bir bileşik olan rapamisin, farelerde bağışıklık yaşlanması belirtilerinin bazılarını azalttığı ve bağışıklık işlevlerini iyileştirdiği ortaya çıktı.
Sonuç olarak, yaşlanmakta olan bir bağışıklık sisteminin, sistemik yaşlanmayı teşvik etmede bir rolü olduğunu ve gençleşmesinin sağlıklı yaşlanmayı uzatmak için önemli bir terapötik seçenek olabileceğini gösterdi.
Elbette fareler insan değil. Bununla birlikte, immün sistemindeki yaşlanma, yaşlanan insanlar için de bir zorluk oluşturuyor.
Bağışıklık sisteminin erken yaşlanmasının, uzun süreli covid’in nedenlerinden biri olabileceği öne sürülüyor.
Bağışıklık sistemini hedef almanın bir bütün olarak yaşlanmayı azaltmak için yeterli olup olmadığı henüz belirlenmedi. Pek de olası gibi görünmüyor. Yaşlanma bulaşıcıdır ve ayrımcılık yapmaz.
Ancak bağışıklık sistemimizi genç ve işlevsel tutmak kötü bir fikir olamaz.
Kaynak:
https://medium.com/predict/an-old-immune-system-can-age-the-rest-of-your-body-cb843808e23f