Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından geçtiğimiz aylarda Glasgow’da düzenlenen COP26’da sunulan bir araştırmaya göre, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 30’u gıda sisteminden geliyor.
Dünyada sera gazı salınımının üçte biri gıda üretiminden, bunun da büyük çoğunluğu hayvancılıktan kaynaklanıyor. Et ve peynir üretimi, tarım karbon emisyonunun yüzde 60’ını oluşturuyor.
Tüketiciler, gıdaların iklim krizine katkısını gördükçe sera gazı emisyonlarını en aza indirmeye yardımcı olmak istiyorlar. Marketlerdeki ürünlerde besin değeri etiketinin yanında, karbon ayak izinin yer aldığı karbon etiketleri de yavaş yavaş yerini alıyor. İşletmeler, çevre dostu stratejileri süratle benimseyip doğal çevreye olumsuz etkileri en aza indirmeye söz veriyorlar.
Hızla çoğalan alanlardan biri de belirli bir tarihe kadar “net sıfır” emisyona ulaşma taahhüdünde bulunan ve üretimlerinin karbon veya iklim açısından nötr olduğunu iddia eden firmalar. Markalara “net sıfır” onayını veren şirketlerse, bu hedefe nasıl ulaşacaklarını bilen bir şirkete henüz rastlamadıklarını söylüyorlar.
Şirketlerin çoğunun iklim planlarının ve vaatlerinin merkezinde, karbon denkleştirme işlemleri bulunuyor. Markalar, atmosferden karbonu kendi emisyonlarına eşit miktarda emecek olan ağaç dikme gibi projelere para yatırıyorlar. Oysa doğa zaten bunu kendisi yapıyor.
Denkleştirmelerin gerçekten dünya çapındaki emisyonları azaltıp azaltmadığına dair kanıtlar sağlam ve kalıcı değil. Dikilen ağaçlar kesilebilir, ormanlar yanabilir ve ağaçlar tutmaları gereken karbonu serbest bırakabilirler. Toprakta karbon tutma işleminin miktarı ve ne kadar süreyle depolanabileceğine dair veriler somut olmaktan uzak. Mekanik karbon yakalama yöntemleri hala geliştirme aşamasında.
Elbette dünyadaki beslenme şeklini, bir anda tamamen değiştirmek mümkün değil. Yine de insanlar tükettikleri eti azaltıp, kullandıkları rafine yağ, şeker, alkol gibi ürünleri de yüzde 20 azaltırlarsa, tarım arazilerinin yüzde 43’ü kurtarılabilir.
Diğer taraftan hayvancılıkta birçok farklı etken devreye girdiği için, üretim yollarına bağlı olarak karbon ayak izi hesaplaması değişken olabilir. Araştırmalara göre akıllı teknolojiler kullanan üreticiler, çevreye çok daha az zarar veriyorlar.
Yapacağımız tercihlerle bu krizi yavaşlatıp bitirebiliriz. En azından yerel ve organik ürünleri seçerek payımıza düşeni yerine getirebiliriz.
Kaynak: https://www.bittmanproject.com/