İç sesiniz sürekli aç olduğunuzu ve yemenizi söylüyor, siz de buna dur diyemiyor musunuz?
Neden aç hissederiz?
Psikolojik faktörler bir yana, bize ‘ye’ veya ‘yemeyi bırak’ diyen çeşitli fizyolojik sinyaller vardır. Zaten biyolojide işler genellikle karmaşıktır. Bu sinyallerin en ünlüleri leptin ve ghrelin hormonlarıdır. Ghrelin “Ye! Hemen şimdi!” diye bağırırken, Leptin “Toksun, kurabiyeyi elleme!” der.
Leptin nispeten yeni keşfedilmiş bir hormondur. Yağ hücreleri ve emici hücreler tarafından yapılır ve vücudun yağ depolarını düzenler. Bazı insanların vücutları leptine direnç gösterir ve bu insanlar tokluk sinyalini görmezden gelirler.
Obezite, leptin direnci ile ilişkilidir.
Bunun haricinde, mitokondrilerimizin şekli de bunda rol oynar. Bağırsak mikroplarımız, “Ye!” veya “Yemeyi bırak!” anlamına gelen sinyallere sahiptir. Bu sinyaller, kan dolaşımı yoluyla veya bağırsak-beyin ekseni boyunca mesajı ilettikleri bölgelere doğru ilerlerler.
Doygunluk ağı
Yeni bir araştırmaya göre beyinde, tokluk sinyallerinin iletildikleri bir istasyon bulunuyor.
Bilim insanları, Prader-Willi sendromlu hastalar üzerindeki gözlemlerden yola çıkarak, kişilerin, yiyeceklere yanıt olarak farklı bir aktivasyon modeli gösterdiklerini belirlediler. Hücre düzeyinde hangi nöronların buna dahil olduğunu anlamak için, farelerin beyinlerinin gıda tepkilerine baktılar ve bir grup nöronun, yiyecek tüketimi ile aktive edildiğini buldular. Bu özel beyin hücresi grubu aktive olduğunda yemek miktar ve süresinde belirgin bir azalma oldu. Nöronlar kapatıldığında, yani Prader-Willi sendromundaki gibi aktivasyon eksikliği durumundaysa yeme miktarı ve süresi arttı.
Bu aktivite, kaloriye bağlı olarak gıda alımını azaltır. Bu da nöronların aktivitesinin gıda hacmine değil, gıdanın enerji içeriğine bağlı olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, farelere yüksek kalorili yiyecekler verildiğinde, miktar nispeten az olmasına rağmen fareler aşırı yemediler.
Peki bu nöronlar ne yapıyorlar?
Bu nöron grubunun düzenli aktivasyonu, beyninizdeki temel dopamin seviyesini artırıyor. Bu da yiyeceklerden gelen dopamindeki ekstra artışın daha az olduğu anlamına geliyor. Nörotransmiter olan “ödül” sayesinde yiyeceklerden daha az ‘ekstra’ ödül sağlanıyor. Artan doygunluk ağı seviyesi ve azalan gıda alımı arasındaki bağlantı, daha güçlü dopamin sinyalleriyle destekleniyor. Doygunluk ağındaki uzun süreli artış, gıdaya verilen yanıtta azalmaya neden olabiliyor. Böylece aşırı yemenin kontrolü sağlanabiliyor.
Araştırmacılar gözlemlerine belirli bir insan grubu üzerinde başladılar, ancak ana bulgular farelerden geldi. Bunun insanlarda güvenilir ve sağlıklı olarak doğrulanmasına ihtiyaç var. Açlık karmaşık bir olgudur. Farklı zaman ve durumlardaki fazla sinyallerin bu yanıtı geçersiz kılıp kılmadığına bakılması gerekiyor. Pek çok ultra işlenmiş gıda, mutluluk noktasına yaklaşmak için bilinçli olarak tasarlandığından, belki de nöronlarımız bu aşırı bağımlılık yapıcı dopamin patlamasını telafi edemiyorlar.
Kaynak: https://medium.com/in-fitness-and-in-health/