Her birinin tadı ayrı bir güzellikte. Lezzetlerini anlatmak zor olsa da hikayelerini anlatabiliriz.
İşte hayatımızın vazgeçilmez lezzetlerinin minik öyküleri…
Boyoz
Boyoz, 1492’de Türkiye’ye yerleşen Sefaradlar tarafından Anadolu ve özellikle İzmir mutfağına katılan efsane bir lezzet. İspanya’dan geldiği için ismin kökeni de İspanyolca “bollos”; bu dilde “küçük somun” anlamına geliyor. İzmir’de ilk boyozu Kemeraltı’ndaki fırınında Boyozcu Avram Usta’nın yaptığı; onun vefatından sonra İzmir’de boyozların “Avram Usta’nın boyozu” adı altında satıldığı biliniyor.
Bir İzmir klasiği olan boyoz, sabah kahvaltılarının ayrılmaz bir parçası. İzmir Boyozu, Pınar’la Türkiye’nin dört bir yanına ulaşıyor. Pınar İzmir Boyoz ürünleri el emeği ile açılıyor. Hiçbir koruyucu katkı maddesi içermeyen Pınar Boyoz’da ayçiçek yağı kullanılıyor. Çıtır çıtır yapısının sırrı ise kullanılan tahinden geliyor. Pınar İzmir Boyozu, İzmir’de 3 kuşaktır Boyoz üreten aile işletmesi tarafından, yılların mirası formülü ile üretiliyor. Ayrıca Pınar İzmir Boyozunun Labneli çeşidini ilk kez üreterek tüketicileri ile buluşturdu.
Simit
Simit, tam bir saraylı! Kökeni Kanuni’nin sarayına dayanıyor. Simidi ilk pişiren kişi Kanuni’nin vezirlerinden biri olan Şemsi Paşa. Simidin hayatımızdaki yeri yalnızca II. Dünya Savaşı yıllarında bir süreliğine boş kaldı. Un stoklarının kısıtlı olması nedeniyle üretimi yasaklanan simit, stoklar normal düzeye çıkınca tekrar üretilmeye başlandı.
Et suyu çorba
Et suyu çorba Kırım Savaşı’nda askerlerin açlık sorununa çözüm arayan Fransız gurme ve aşçı Alexis Soyer tarafından geliştirildi. Soyer, askerlere verilen etlerin suyunun döküldüğünü görünce bunun çorba olarak kullanılması fikrini ortaya attı. Çok beğenilince de çorbayı çeşitlendirdi.
Sandviç
Adını, Atlas Okyanusu’nda bulunan ve Ortaçağ’ın beş büyük limanından biri olan Sandwich kasabasından alıyor. Kumar düşkünü olan Sandwich Kontu Montagu’nun, yemek için kumar masasından kalkamaması ve hizmetçilerine ekmek arası yiyecekler hazırlatmasıyla ortaya çıktığı söyleniyor.