Sürekli bir koşuşturmanın olduğu ve ne kadar yoğunsak o kadar başarılı göründüğümüz bir dünyada yaşıyoruz. Yemek yemek de diğer tüm önemli işlerle birlikte yapılır hale geldi.
Yemek yerken ya cep telefonlarımızla sosyal medyada geziniyoruz ya televizyon seyrediyoruz, kitap okuyoruz. Aile yemeklerinde bile milyon farklı konu masaya geliyor. Bazı günler tabağımızda ne olduğunun bile farkında olmuyoruz. Sağlıklı olma ve kilo verme adına yılda milyar dolar harcarken aslında yediklerimizi yeterince takdir etmiyoruz.
Farkındalıkla yemek…
İşte bu gerçekle dünyada yeni bir yaklaşım konuşuluyor. Nörolog Darya Pino Rose, “Foodist: Using Real Food and Science To Lose Weight Without Dieting” kitabında yemeğin ötesinde bilime ve beslenmeye odaklanıyor ve farkında olarak yemek yemeden bahsediyor.
Aslında bu, basit bir yöntem… Farkındalıkla yemek için yemeği başka hiçbir iş yapmadan yavaş yavaş ve hakkını vererek yemek gerekiyor. Ne yediğini bilerek ve zaman ayırarak yemek yemek anlamına geliyor.
Burada amaç yemek yedikten sonra daha iyi hissetmek, daha akıllıca yiyecek seçimi yapmak ve sonuçta kilo vermek. Her öğünü masada oturarak, her lokmanın tadını alarak, çok iyi çiğneyerek ve her lokma arasında çatalı bırakarak yemek öneriliyor. Bu tavsiyeler yeme hızının yüzde 50 yavaşlamasını sağlıyor.
Neyi ne zaman yediğini, nasıl hissettiğini fark edince insan hem daha az ara öğüne ihtiyaç duyuyor hem daha küçük porsiyonlarla beslenmeye geçiyor.
Farkındalıkla yemek bir diyet biçimi değil bunu hayatınıza bir alışkanlık olarak kazanırsanız uzun vadede kilo kontrolü ve sağlığınızda olumlu geri dönüşleri oluyor.
İyi besleniyor muyuz?
Son dönemde 195 ülkede yetişkinlerin yeme alışkınlıkları üzerine yapılan bir araştırmanın çok önemli sonuçları var. Hala dünyada ölümlerin beşte biri yani yüzde 20’si kötü beslenmeden kaynaklanıyor. 2017 yılında 11 milyon kişinin eksik beslenme nedeniyle öldüğü düşünülüyor. Bu sayının sigara ve tütün kullanımından ölen 7 milyon kişinin de üstünde olması dikkat çekici.
Global Burden of Disease adı verilen ve Lancet akademik dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, yeterince iyi beslenmiyoruz. Washington Üniversitesi’nden Christopher Murray, bu çalışmayla yetersiz beslenmenin diğer tüm faktörlerden daha çok ölüme yol açtığının ortaya konulduğunu belirtiyor. Yetersiz beslenmeden ölen 11 milyondan, 3 milyonun fazla tuz tüketiminden, 3 milyonun yeteri kadar tahıl yememekten ve 2 milyonun da az meyve yediklerinden hayatlarını kaybettikleri tahmin ediliyor.
Kim nerede hata yapıyor?
Lancet’in bu çalışması beslenmeyle kanser, şeker ve kalp hastalığı gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor. Dünyada hiçbir ülkede beslenme bu faktörlere göre sağlıklı değil. Örneğin Çin, Japonya ve Tayland’da çok fazla tuz tüketiliyor. Amerika, Hindistan, Brezilya ve Almanya’da ise yeteri kadar tahılla beslenilmediğini görülüyor. Öte yandan Orta Asya sebze konusunda iyi durumda; gelirin daha yüksek olduğu Asya Pasifik bölgesinde Omega-3 alımı başarılı.
Araştırma gelecekte dünyanın iyi beslenmesinde öneriler getirme noktasında çok önemli sonuçlara sahip. Ama hala iyi beslenmek pek çoğu için bir lüks, dünyada açlıkla savaşan 821 milyon için dengeli bir öğün yemek bir hayal olarak kalıyor.