Hayatımızı güzelleştiren değişik konulara ne dersiniz? Yalnızca fiziki güzellik değil, güzelliği sağa sola yukarı aşağı her yöne evirip çevirmeye bayılıyorum. Yemede içmede, doğada, estetikte, sosyal dengede, spor ve bedensel bütünlükte… Çiçekte böcekte! Evreni paylaştığımız hayvan nüfusunda, modada, lüks tüketimde seyahatte ve sağlıkta güzellik… Çünkü yaşam bunların hepsi.
Sonuçla mı ilgilenenlerdensiniz yoksa süreçle mi? Güzelliğin en önemli kaynağı bilgi. Güzel Yaşa’nın 2021 ilk bülteninde “…eee n’olacak bundan sonra?…” diye güzel yaşamda bizi beklediği öngörülen konulara davet etmek istiyorum sizi, haydi buyurun bakalım, ağzımıza dahi almak istemediğimiz, bıktığımız Covid-19 bize daha neler edecek görelim.
Tutmayın beni damardan giriveriyorum; 2021’den beklentinizi düşürmenizi öneriyorum, ne dersiniz yapabilir misiniz… Bir önceki yılla kıyasladığınızda geceyle gündüz gibi bir ayırım ya da geçiş beklemeyin, hayal kırıklığı olur. 2020’den kurtulduğunuzu düşünmeyin, 0 1 0 1 yalnızca kodlama dilinde anlamlı. Yıl geçişlerinde hükümsüz! Hayatınızın bundan sonrası daha önce hiç yaşanmadığı kadar değişecek. 2020’nin marifeti diyelim. Gitmeyecek kaldı, burada!
Felaketle geleceği nasıl buluşturabiliriz diye bakacağız. Şaşırabilirsiniz ama her gün bir öncekinden daha belirsiz olmaya devam ettikçe, SİZ, ben hepimiz; tüketici “…eee ama yeter artık, onu alma bunu alma nereye kadar!…” demeye başladı bile.
Konu paran varsa almak diye düşünüyorsanız, bir dakika … para var, almaya karar verdin de ne alacaksın acaba? Bütün hikaye burada düğümleniyor. Kat katlarını top toplarını dolaba tıktın, topukluların çürüyor. Ve fakat üzerinde sanıldığı gibi paspal eşofman da yok. Her koşulda şık olmak mümkün, Smart Casual’ı deneyebilirsiniz; rahat, hareket kabiliyeti yüksek, şık, genç.
Yetmez! Sık yıkanabilen, dezenfektanlara mikrop öldürücü spreylere dayanıklı kumaşlar ve ayakkabılar lazım bize. Vah vah gitti bizim ipekler. Ayakkabıların rengi silmekten döndü, çantalar şekil değiştirdi… En son ne zaman ruj almıştım, ama rimel-kalem vazgeçilmez. Allığa bayılırdım, fondöten güzel dururdu, yazık oldu. Hadi istersen gözünden başka bir yerini doya doya boya, ne mümkün.
Görece yüksek yaşlı toplumların tüketime geçmesi genç toplumlardan farklılık göstermiş bu dönemde. Araştırmalar böyle diyor, şaşırmıyoruz. Avrupa tüketimde bizim kadar enerjik değil örneğin. Ahh bir de harcayacak paramız olsa neler yapardık değil mi!
Tam olarak benzetemesek de lüks seyahat ile iş seyahati arasındaki fark gibi. Beklenen o ki, lüks seyahat geri dönecek. İş seyahatleri, çok beklersiniz diyebilirim. “…aman ne iyi…” dediğinizi duyar gibiyim. Al benden de o kadar. Geçmişte dostlar alışverişte görsün modu’nda yaşıyormuşuz demekten alamıyorum kendimi.
Trend sayılmaz ama derinleşen bir gerçeğe değinip parası olan ile sıfırı tüketenler arasında keskin ayrım olduğunu öyle ya da böyle gösterdiğimi düşünüyorum. Gelir seviyesi yüksek olanların gelecekten beklentisi de gelecek sevgisi de fazla. Değişen bir şey yok!
Dijital alışveriş inanılmaz. İlginç bir araştırma rakamından söz edeceğim, ABD’de tüketicinin 2019-2024 dijital alışverişinin toplamın %24 kadarına ulaşabileceği öngörülürken 2020 Temmuz’da %33’dü. Artık eskisi gibi iki şey almak için mağazaya gitmek yok. “Gezen tavuk in gezen tüketici out”. Gezen tüketici önce bir bildiğine uğrardı, markasını bir başka severdi. Dijital tüketici kimseyi fazla sevmiyor. Sadık değil. Marka tercihi ilk sırada değil. Yeni tüketici biraz şıp sevdi!…
Kriz derinleştikçe inovasyon arttı, girişimciler yeni kahramanlarımız. Böylesi bir daha gelir mi ya da bu dönem gider mi bilemem. Tabii ki kendiliğinden olmadı, teknoloji. Şu meşhur Endüstri 4:0 – 5:0 anlatanlara pek acırdım. Covid-19 bir parmak işaretiyle halletti bitti.
Çalışmakla çalışamamak arasında bocaladığımız bu günlerin kalıcı olduğunu söylememe gerek var mı? Dünya üzerinde çalışan nüfusun %20’si bundan sonra ofis yüzü görmeyecek. İş dünyası elitlerinin buluşma noktası Davos öngörülerinden biri 2022’ye kadar dünya üzerindeki tüm çalışanların yarısı yetkinliklerini ya artıracak ya da değiştirecekti. Değişmeyen de ölecekti. Bu cümleyi hiç kimse kurmuyor nedense. Anlıyoruz ki, öngörü tüketim hızı da ölçülmeye değer bir kriter. Masa başı kehanetler sahadakinin hızını yakalayamayabiliyor. Ben kurunun yanında yanan yaşlara üzülüyorum. Trenden inip binemeyenlere, bir de bu trene hiç binemeyen yeni mezun gençlere çok üzülüyorum. Çalışan nüfus böyle kıyım az gördü.
“…Aşı olduk olacağız, kaç doz olacağız… Sen Çin aşısı yaptırır mısın? Ben yaptırmam. Ben ne bulursam yaptırırım… Her ikisini de mi yaptırsak acaba?…” Sıradan bir sohbet. Adeta tıp mezunu sağlıkçıyız hepimiz. Ama epey bir şey öğrendik. Sağlık konusunda kendimizi hiçbir uzmana sorgusuz emanet edecek değiliz bundan sora. Sanırım doktorlar hastalarından çok şey öğrenecekler. Yarı doktor hastalar iş başında, korkun bizden!
Sokak tabiriyle küresel ısınmanın dibini gördük. Bundan sonrası, kıyamet! Ülkeler tutuştu. Çin 2060’da karbon emisyonunu SIFIRlayacağını taahhüt etti. Ben inanmıyorum. Japonya 2050’de karbon nötr olacağım dedi. İnanırım! Kolombiya hükümeti 180 milyon ağaç dikecekmiş. Amazonların tükendiği gerçeğini siler mi? Herkes açıklama yarışında, Covid-19 küresel ısınma yüzünden burada, eğri oturup doğru konuşmak gerek.
Salgınlardan daha birini gördük. Biliyorum İspanyol gribi de vardı… SARS’ı, MERS’i sıralayacaksınız… Daha görecek çok salgınımız var. Hazır mıyız, ne dersiniz. Trendleri anlatmak güzel ve eğlenceli de önemli olan trend olamadan harekete geçmek değil mi?
Covid-19’dan önce entelektüel çevremiz, Chicago grubunun öne sürdüğü acımasız Kapitalizm’e karşı Davos’cuların yumuşak-sıcak Kapitalizm şeklinde paketledikleri Paydaş Kapitalizmini tüketmekle meşguldü! Evrensel Bireysel Gelir Modeli’ne ne dersiniz? Herkesin doğarken eşit olabileceği minimum gelir seviyesi. Kulağa seksi gelmiyor farkındayım, ama hayatta kalma mücadelesi de pek seksi değil. Trendler tepeden aşağı değil aşağı yukarı ivmelenmeye başlamışken bence evrensel bireysel gelir modelinin şansı yüksek. Refah=İyi Yaşam=Güzel Yaşam