Günlük hayatta eğlenmeyi, birileriyle zaman geçirmek olarak görüyoruz. Çoğu kişi için yalnız olmak ve sıkılmak aynı anlama geliyor. Bu yüzden de insanlar çoğunlukla sürekli meşgul olmayı, bir yerden bir yere koşturmayı yeğliyor. Meşgul olduğumuzda sıkıldığımızı hissetmiyoruz ama gerçekten eğlenmiyoruz da… Can sıkıntısıyla yüzleşmemek için beynimize daha çok zarar veriyoruz.
Bu yüzleşmenin gerçekleşmesi ise beraberinde şu gerçekleri getiriyor:
* Canımız sıkıldığında odağımızı kaybediyoruz. Kronik dikkat sorunları, monotonluğa bağlı olarak gelişiyor. Can sıkıntısından kaçınmaya çalışırken insanoğlu gizli tuzaklara düşebiliyor. Bunun ilk yan etkileri fark edildiğinde de artık çok geç olabiliyor çünkü küçük davranışlar giderek alışkanlığa dönüşüyor.
* Kronik can sıkıntısı doğrudan kompülsif davranışlarla bağlantılı. Can sıkıntısı eğilimi yüksek olanlar anksiyete, obsesif kompülsif bozukluk ve depresyona daha meyilli oluyor.
* Can sıkıntısı erteleme güdüsü de yaratıyor. Toplantıda ya da bir konferansta veya bir raporu analiz ederken sıkılan insanların performansları çok hızlı şekilde düşüyor. Kronik sıkıntı, işyerinde depresyonunun da en başlıca nedenlerinden biri olarak görülüyor.