20 Mayıs – 20 Haziran 2022 tarihleri arasında gerçekleşecek 5. Mardin Bienali “Çimenin Vaadi” başlığıyla düzenleniyor.
Medeniyetler beşiği Mardin’i eşsiz tarihi mirasının yanı sıra modern sanatın merkezi haline getirmeyi de amaçlayan bienal, Danimarka’dan Kazakistan’a, Bulgaristan’dan Güney Afrika’ya, Haiti’den İsviçre’ye ve ABD’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyadan sanatçıların çalışmalarını izleyiciyle buluşturuyor. 21 ülkeden gelen sanatçıların eserleri Develi Han, Alman Karargahı, Cumbalı Konak ve Marangozlar Kahvesi gibi kentin farklı tarihi mekanlarında sergileniyor.
Bienalin küratörü Yeni Delhi merkezli teorisyen, editör ve yazar Adwait Singh. Bakın küratörlüğünü üstlendiği bienalin temasını nasıl açıklıyor: “Çimenin Vaadi, yeniden örgütlenmenin, yenilenmenin ve hayatın kendisi olan üretici kaosun vaadidir. Çimenin yardım veya teşvike ihtiyaç duymayan, zapt edilemeyen vahşi gelişimi; onun büyük bir dengeleyici ve değişim habercisi oluşu, kozmopolit kaygılarımı ifade edebilmeme olanak sağlayan büyük bir metafor görevi görüyor. Nihayetinde onun iyileştirici anarşisi ve kendini yeniden üreten vahşiliği bize sömürgesizleşmeyi ve onarımı, yeryüzünün yaralarının yeşil bir örtüyle sarılmasını vadediyor.”
Sergilenecek eserlerden sizler için seçtiğimiz örnekler burada, detaylı bilgi için bienalin resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Sanatçı: E.B. Itso – Danimarka
E.B. Itso, genellikle şehir içinde ve çevresinde ihmal edilen veya gözden kaçan alanlar ve toplumun yoğun nüfuslu bölümleri ile kırsal alanlar arasındaki ilişki ile ilgileniyor.
Eser: Allotria
Hikayesi: Mekanın dış cephesine branda ile asılmış bir proje dokümantasyonu. Bu çalışmanın odak noktası Kopenhag Nørrebro’daki Den Sorte Firkant (Siyah Meydan) bölgesi ve 1980’lerdeki BZ (İşgalciler) hareketinin izleri. Daha özgür bir yaşam hayali, kendi kaderini tayin hakkı ve ucuz konut bulma ihtiyacıyla genç İşgalciler bölgede Küçük Tüy (Litte Feather), Pamuk Prenses (Snow White), Bazuka (Bazooka) ve Allotria olarak bilinen birkaç evi işgal etti. En muhteşem olanı, Korsgade’deki Allotria’da gerçekleşen, yaklaşık 1000 memurun evi boşaltmaya hazırlandığı sırada, bir grup işgalcinin sokağın altına kazdıkları bir tünelden gizlice evden kaçışıydı. Kaçılan o evde, işgaciler şu sözlerin yer aldığı bir pankart asmıştı: “Ne zaman savaşmak istediğimize kendimiz karar veririz”. Bu mevcut iterasyon da tam olarak bu ana gerçekleştirilen sembolik bir dönüşü temsil ediyor.
Çalışma karakteristik bir Mardin konağında sergilenince hele ki bu konak Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak yapan Almanya’nın 1. Dünya Savaşı sırasında kullandığı mekan olunca ziyaretçileri tarihin farklı zaman aralıklarını düşünmeye davet ediyor.
Sanatçı: Bhagwati Prasad – Hindistan
Bhagwati Prasad kompozit çizimler ve performansla çalışıyor.
Eser: Begumpura – Kedersiz Bir Yer
Hikayesi: 15. yüzyılda deri işleyen aziz Ravidas, Hindistan’da hegemonyaya meydan okuyan güçlü bir imaja sahiptir. Bu reformist mistik, kelimenin tam anlamıyla hüznün olmadığı bir şehir anlamına gelen Begumpura adında, eşitlik üzerine kurulmuş bir yönetimin çoşkun vizyonuyla tanınmaktadır. Ona göre, hiyerarşinin, vergilerin ve gözetimin olmadığı bir ütopya olarak tasvir edilen Begumpura, kişinin serbest hareketliliğini ve tam özgürlüğünü temin ederek arzularını beslemesini sağlayacaktı.
Bu eserinde Prasad; Aziz’in toplumsal olarak atanmış aracılığını, yani hayvan postunu, yeniden elde ederek Begumpura’nın çağdaş dünyadaki rezonanslarını dinlemeye başlıyor. Keçi derisi kuruyup gerginleştikçe; okyanuslar, ormanlar, hayvanlar, şehirler, aletler, insanlar, makineler ve bitkiler arasında dalgalanarak yayılabilen yeni titreşimler edinebilir hale gelir. Prasad, bu titreşimleri Begumpura eserinde işleyerek, doğanın; kimyasal, biyolojik ve teknolojik sayısız etkenin canlı bir karışımı olduğunu ortaya koyuyor.
Sanatçı: Ömer Pekin– Türkiye
Ömer Pekin, dijital olarak zenginleştirilmiş mimari kompozisyonları sanat olarak keşfetmek için dijital görüntüler geliştiriyor. Ortaya çıkan sistemleri ve diğer hesaplama algoritmalarını kullanarak, sanat ve mimari arasında gelişen benzersiz bir görsel uygulama biçimi geliştiriyor. Çalışmaları, dijital görüntüler, baskılar, 3D baskılar ve diğer nesneler gibi farklı medyaları içeriyor. Çalışmaları Avusturya, Türkiye ve ABD’de çeşitli yerlerde yayınlandı ve sergilendi.
Eser: Oikos
Çok amaçlı MDF ahşap, kartonpiyer ve çiçek tohumlarından yapılmış 30 tabure ile müdahele
Hikayesi: Antik Yunanca’da ev anlamına gelen Oikos adındaki bu eserdeki tabureler; barındırmak, hareket ettirmek, bir araya getirmek, yıpranmak ve nihayetinde başkalaşıma geçmek için bulunmaktadır. Bu tabureler, mütevazı ve iyiliksever formlarına rağmen içlerini sürekli var olan bir mülksüzleştirme hissiyatıyla dökmektedir. Bienal boyunca ve sonrasında, bu taburelerin paylaşılması ve kullanılması, Kapitalosen çağında kolektif birlik ve eylemin zorunluluğunu ilerletecektir. İnsan ve nesne etkileşimi yoluyla geleceğin yeniden tasavvur edilebileceği sonsuz yolları keşfe çıkan Oikos; bencil bir değişmez mülkiyet savından ziyade, devirdaim sorumluluğu üzerine kurulu olan antik mülkiyet algısını bizlere hatırlatmayı amaçlamaktadır. Çalışma; “misafir” ve “ev sahibi” kavramlarının yanı sıra, bu kavramların; kapitalizmin devamlı olarak yönetmeye çalıştığı ve doğanın kaynak, insanınsa bu kaynağı sömüren yüce bir güç olduğu insan/doğa ayrımındaki dağılıma kafa yormaktadır.
Kaynak: Mardin Bienali web sitesi