Özellikle yaz aylarında güneşle dost olabilmek, onu iyi tanımakla mümkündür. Güneşlenelim ama sağlıklı ve güzel bir şekilde güneşlenmek koşuluyla!… Yoksa deri hastalıkları, erken yaşlanma gibi hoş olmayan sürprizlerle karşılaşırız. Güneşten gelen ışınların niteliklerini ve olumlu ya da olumsuz etkilerini bilirsek konunun önemini daha iyi kavrayabiliriz. Güneşin yararları…
Güneşin ışınları
UV ışınları (200-400 nm) dalga boyu uzunluğuna göre üçe ayrılıyorlar: UVA (320/400 nm), UVB (290/320 nm) ve UVC (200/290 nm) olmak üzere üçe ayrılıyorlar.
• UVC ozon tabakası tarafından tutularak atmosferde kaldığından yeryüzüne ulaşamıyor.
• Uzun yıllar güneşin zararlı etkilerinin UVB’den kaynaklandığı düşünüldü. Son zamanlarda UVA’nın da UVB ile aynı etkilere sahip olduğu ancak aralarında şiddet farkı olduğu görüldü.
• UVB, UVA’dan 600/1000 kat daha güçlü etkiye sahip. Ama UVB pencere camından geçmezken UVA geçiyor.
• UVB derinin yüzeyinde tutuluyor, oysa UVA daha derinlere inebiliyor ve yüksek dozları zararlı olabiliyor.
UV ışınları nerelerde, nasıl…
• Düşünülenin aksine bulutlu havalar bizi UV ışınlarından korumuyor. Bulutlar UV ışınlarının ancak %40-50’sini kesiyorlar. Fakat bulutlar görünür ışınları ve kızılötesi ışınları tuttuklarından biz fark etmeden daha fazla UV ışığı alır ve hasar görebiliriz.
• Gölgede de güvencede değiliz. Çünkü UV ışınları çevreden yansıyarak da bize ulaşabiliyorlar: Karda %95, kum ve betonda %20-25, suda ise %5 yansıma yapar.
• Buna karşın toz, duman ve sis UV ışınlarını tutar. Ama berrak havanın hüküm sürdüğü yüksek yerlerde ve deniz kıyısı gibi alanlarda UV daha etkilidir.
• Güneş ışığının en dik olduğu saatler, öğlen saatleri. Öğlen güneşinin en dik olduğu saatin iki saat öncesi ve sonrası, UV ışınlarının üçte ikisinin yeryüzüne indiği saatler.
• Bu saatler en tehlikeli saatler kabul ediliyor. Coğrafi bölgelere göre bu saatler değişiklik gösterir. Bizim ülkemizde sakıncalı saatler 11.00 ile 15.00 arasında.
Türkiye, konumu ve UV ışınları
Güneş ışınlarının yeryüzü karesinde en yoğun olduğu yer ekvator; en zayıf olduğu yer ise kutuplar. Orta kuşaklarda ise güneş ışınları mevsimsel değişiklikler gösteriyor. Ülkemiz de bu kuşak içinde bulunuyor. Yani yaz aylarında yoğun güneş ışınları alıyoruz, kış aylarında ise tehlikeden uzak kalıyoruz. Geniş bir alana yayılan ülkemizde coğrafi bölgelerimiz de kendi içlerinde farklılıklar gösteriyor: Güney bölgelerimiz yoğun güneş ışığı alıyor, kuzeye doğru giderek zayıflıyor. Ayrıca yükseklere çıkıldıkça UV etkisinin her 300 metrede %4 oranda arttığını da biliyoruz. Yani, yüksek bölgelerimizde UV ışınlarının etkisi artarak bulunduğu enleme göre deniz seviyesindekinden çok daha fazla güçleniyor. Cildimize ulaşan UV’nin şiddeti, doğal olarak güneşte kalınan süreyle ve kişisel özelliklerle ilgili olarak da değişiyor.
UV; nasıl algılıyoruz, nelere yol açıyor?
Açık tenli kişiler güneşe karşı daha duyarlılar. Bu yüzden cilt tipine göre güneşte kalma süresi de değişiyor. Açık renkli hassas tipli birinin doğal korunma süresi 5-10 dakika iken, koyu trenli veya bronzlaşmış birinin güneşte korunma süresi 40 dakikaya kadar uzayabiliyor.
UV’ye bağlı deri kanserleri beyaz ırkta, siyahlara göre 15 kat fazla görülüyor. Toplum olarak biz de deri kanseri için duyarlı grupta yer alıyoruz.
UV ışınlarının bir kısmı deriye ulaştığında yansıyor; bir kısmı emilerek deriye renk veren madde olan melanin tarafından tutuluyor ve böylece olası zarar önlenmeye çalışılıyor. İşte bu nedenle zenciler ve koyu renk derililer UV ışınlarına karşı daha dayanıklı oluyorlar.
Deriden geçerek dokulara ulaşan ışınları da melanin, Hemoglobin, DNA ve RNA gibi bazı özel moleküller tutuyor. İşte buralarda ışınlar yüzünden dolaylı ya da doğrudan yıkımlar olduğunda onarım mekanizmaları tarafından onarılıyor. Ancak ışınlar yüksek dozda ve sürekli geldiğinde onarım kapasitesi yetersiz kalıyor ve yıkım kalıcı oluyor.