İnsan beyninin yaklaşık 13 bin koku molekülünü ayırt edebildiğini biliyor musunuz? Ayrıca uzmanlar beş milyon civarında nöronun kokuyu algılamak ve iletmekle görevli olduğunu ifade ediyor. Tabii bu sayılar yaklaşık değerler koku hafızasının belirli sınırlarla ifade edilmesinin doğru olmadığı da belirtiliyor.
Koku algılama ve hafızada tutmayla ilgili yapılan araştırmalar ilginç veriler ortaya koyuyor. Nörologlar beyinde “koku alma soğanı” olarak ifade edilen ve alınan kokuların tanınıp yerleşmesini sağlayan bölgenin aynı zamanda beyin zarından gelen bilgilerin depolandığı alan olduğunu ifade ediyor. Böyle bir hazineye sahipken, aldığımız bir kokunun bizi bazen çocukluğumuza bazen çok mutlu olduğumuz ya da korktuğumuz bir ana götürmesi sürpriz olmasa gerek.
Aslında hatırlamak söz konusu olduğunda gördüğümüz ya da duyduğumuz bir şeyi hatırlamak daha kolayken, kokusunu anımsamakta zorlanır ya da daha zor ifade ederiz, oysa koku beyne diğer duyulara oranla daha geç ulaşsa da daha kalıcıdır. Öyle ki, koku alma duyusunda azalma olanların Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin arttığını ifade eden çalışmalar da var. Tabii uzmanlar koku alma sisteminin de zaman içinde değiştiğini çok güçlü olmayan kokuları algılanmakta zorlanılabileceğini kokuya adaptasyon için yaklaşık 1 saatlik bir sürenin yeterli olacağını ifade ediyorlar.
Kokuların insanlar üzerinde farklı etkileri de var. Örneğin doğru seçilmiş bir kokunun ortamda kullanılmasının tüketicinin satın alma isteğini artırdığı ya da burası bir çalışma mekanıysa çalışanların daha istekli ve verimli olduklarını gösteren araştırmalar bulunuyor.
Koku tedavi eder mi?
Aroma (koku) ve terapi (tedavi) kelimelerinden oluşan aromaterapi, bitkilerden elde edilen uçucu yağların fiziksel, duygusal ve zihinsel sağlık için kullanıldığı doğal ve tamamlayıcı bir tedavi yöntemi. Bu yağlar bitkilerin çiçekleri, meyveleri, dalları, kökleri ya da tohumlarından elde edilebiliyor.
Cilt tarafından emilen bitkisel yağlar kan dolaşımına katılmasının yanı sıra koku almaçları aracılığıyla beyindeki limbik sisteme etki ediyor. Limbik sistem ne yapar derseniz, özetle yaratıcılık, hafıza, duygular, nefes ve sinir sistemini yönetiyor. Bu sayede kokular tüm bu sistemlere etki ediyor.
Uçucu yağlar stres, uykusuzluk, yorgunluk ve ciltteki sorunlar için kullanılmasının yanı sıra kas sistemindeki sıkıntılar, hormonal sorunlar ya da üst solunum yolu rahatsızlıkları için de kullanılıyor. Uygulama yöntemleri ise çeşitli; buğu, sprey, masaj yağı, krem gibi yöntemlerle yapılabiliyor.
Hangi bitkiler?
Bergamot, rezene, vanilya ve melekotu strese karşı önerilirken, lavanta, papatya ve ylang ylang depresyonda tedavisinde tamamlayıcı olarak öneriliyor. Nane yağı, haşhaş yağı ve hodan yağı ağrı kesici etkisiyle biliniyor. Okaliptüs, nane ve selvi yağı karışımı burun tıkanıklığında, gül yağı şişlik ve kabartılarda cilde sürülerek kullanılıyor. Biberiye yağı yaraların iyileşmesine yardımcı olmak için ekinezya soğuk algınlığında, zencefil yağı mide bulantılarında öneriliyor.
Dikkat!
Hamileliğin ilk 3 – 4 ayında aromaterapi uygulamaları önerilmiyor. Aynı şekilde şeker, tansiyon ya da epilepsi gibi hastalıkları olanlarında doktor önerisi olmadan aromaterapi uygulamalarını kendi başlarına yapmamaları gerekiyor. Çocuklar için de durum aynı mutlaka bir uzman kontrolünde olması, organik yağlar olması yan etki olarak öksürük yapan kafur veya keton içermemesi gerekiyor.