Yaz geldi, kısıtlamalar kalkıyor. Tatil planları yapılırken diğer eksiklerin yanında güneş kremi alışverişleri de başladı. Peki hangi koruyucu güneş kremi cildiniz için daha uygun, detaylar bu yazıda…
Güneş koruyucularının pek çoğunun etiketinde, en az iki saatte bir yeniden uygulama tavsiye edilir. Bu uyarıyı dikkate alan ve uygulayan kişiler üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçları ise düşündürücü. Araştırmada, katılımcıların her birinden kan örnekleri alındı ve koruyucu kimyasalların deriden kana sızdığı tespit edildi. Yaygın güneş koruyucu kimyasallar olan avobenzon, oksibenzon ve oktokrilen ilk uygulamadan birkaç saat sonra bu etkiyi gösterdi. Katılımcılar güneş kremlerini uygulamayı bıraktıktan sonra bile, kimyasalların üçü de günlerce kanlarında dolaşmaya devam etti.
Tüm bunların insan sağlığı için ne anlama geldiği belirsiz. Ancak önceki çalışmalarda, bu kimyasalların hormon değişikliklerine, cilt alerjilerine ve diğer potansiyel sağlık sorunlarına sebep olduğu belirlenmişti.
Bu tür bulgular, birçok kişinin kimyasal güneş kremlerini bırakıp mineral güneş kremlerine geçmelerini tetikledi.
Mineral güneş kremleri daha mı güvenli?
Güneş ışınları, cilt hücrelerindeki DNA ve yağlara zarar verebilecek ultraviyole (UV) ışınları saçarlar. Bu, kısa vadede bronzlaşma veya yanmaya, uzun vadede yara izi, kırışıklık ve cilt kanserine neden olabilir.
Araştırmacılar, mineral güneş kremlerinin UV ışınını emdiğini ve dolayısıyla hasarını sınırladığını belirtiyor. Herhangi bir risk almak istemeyenler, mineral güneş koruyucuları kullanarak kendilerini daha rahat hissedebileceklerini söylüyor. Bu kremler, genellikle iki şekilde koruma sağlayan titanyum dioksit ve çinko oksit içeriyor.
Bilindiği gibi, mineral güneş kremlerinin en önemli sorunu, cildi beyaz yapışkan bir tabakayla kaplama eğiliminde olması. Üreticiler, daha az belirgin ve cilde yayılması daha kolay olan titanyum ve çinko dioksit nano-partikülleri içeren kremleri formüle ederek bu sorunu çözmeye çalışıyor. Ancak bu parçacıkların boyutu, cilde ve kan dolaşımına sızabileceklerine dair endişeleri artırıyor.
Bazı insanlar “nano” kelimesini duyduklarında dahi çıldırırken, araştırmacılar nanopartiküller içeren mineral güneş kremlerinin, hasarlı cilde uygulandığında bile, cildin en dış katmanlarına nüfuz etmediğinin tespit edildiğini söylüyor.
Güvenli güneş kremini nasıl seçeceğiz?
Kullanılan kimyasallardan bazılarının, hastalıklı cildi tahriş edebileceği bilindiğinden, sivilce, sedef hastalığı, egzama ve benzeri cilt sorunları olan kişiler için genellikle mineral bir güneş kremi öneriliyor.
Güvenliği belirsiz bir kimyasal ürünü kullanmakta rahat olmayanlar için, mineral güneş kremlerinin çoğu, nanopartiküller kullanılarak yapılanlar da dahil, güvenli görünüyor. Bunlarla ilgili endişe yaratabilecek tek nokta, teneffüs edilmesi riski.
Bu ürünleri kullanırken, avucunuza püskürtmeniz ve ardından cildinize sürmeniz öneriliyor. Böylece, yanlışlıkla teneffüs etme olasılığınız azalıyor ve derinizi güneşten korumak için yeterince uygulayabiliyorsunuz.
Uzmanlar, SPF 50 (koruma faktörü) ve tam UVA ile UVB koruması sağlayan, geniş spektrumlu etiketi olan bir ürün satın alınmasını öneriyor.
Hem kimyasal hem de mineral güneş koruyucuların kendi artıları ve eksileri var. Önemli olan, cildinizde hangi filtrenin daha iyi çalıştığını ve hangisinin sizin için artı yönünün daha fazla olduğunu bulmak.
Kaynak: