Erken yaşam teorisi, bir kişinin hayatının ilk 1000 gününün çok önemli olduğunu, bu zaman aralığındaki beslenme ve yaşam tarzının ilerleyen yıllarda kalıcı sağlık etkileri bırakabileceğini savunuyor. Bu yaklaşımdan hareketle yapılan araştırmalar, hem gebelik öncesi dönemde hem de gebelik süresince anne beslenmesindeki iyileştirilmelerin annenin ve bebeğin sağlığı için ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyor.
Yüksek yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durmak gerek
Bazı tartışmalara rağmen, gebelik sırasında beslenme gereksinimleri konusunda genel bir uzlaşıdan söz etmek mümkün. Bu dönemde yeterli enerji, makro ve mikro besin alımını sağlamak için uzman doktor kontrolünde dengeli bir diyete odaklanılması öneriliyor. Ayrıca, gebelik sırasında kilo alımına ilişkin de değerlendirmeler yapılıyor; gebelik sırasında alınan kilo anne ve bebeğin sağlığını etkilediği için izlenmesi gereken önemli bir konu olarak kabul ediliyor.
Yüksek yağlı ve karbonhidratlı diyetlerin, çocukların beyin gelişimi için zararlı olabilecek enflamatuar süreçlerle ilişkili olduğu ifade ediliyor. Ayrıca bu beslenme tercihi bilişsel işlev bozukluğu, depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), otizm spektrum bozukluğu (OSB) ve anksiyete gibi nöropsikiyatrik bozukluk riskini de artırıyor.
Buna ek olarak, besin açısından “fakir” gıdaların fazla tüketimi, aşırı enerji tüketimine rağmen mikro besin eksiklikleri nedeniyle başka bir yetersiz beslenme biçimine yol açabiliyor. Gizli açlık olarak bilinen bu durum, çoğunlukla yüksek gelirli ülkelerde olmak üzere dünya genelinde yaygın bir durum. Son araştırmalar, genç hamile kadınların bu duruma karşı daha savunmasız olduklarını, demir, iyot ve D vitamini eksiklikleri geliştirebileceklerini ve bunların da çeşitli gebelik komplikasyonlarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu yetersiz beslenme biçimine ek olarak, son yıllarda aşırı işlenmiş gıda tüketimi de cabası…
Hamilelik döneminde tansiyon sorunu yaşamamak için
Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, bol miktarda meyve, sebze, tam tahıl, az yağlı süt ürünleri, bitkisel yağlar ve balık tüketimiyle oluşturulan sağlıklı bir diyet, gebelikte görünen tansiyon sorununu, depresyonu, düşük doğum ağırlığını ve erken doğum riskini azaltıyor. Annenin rafine tahıllar, doymuş yağ oranı yüksek gıdalar, fast food ve yüksek şekerli gıdalarla beslendiği durumlarda ise gebelik hipertansiyonu riskiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor.
Egzersiz ne kadar faydalı?
Beslenmenin gebelikteki rolünün anlaşılması için gebelik öncesinde ve gebeliğin ilk üç ayında kadınların beslenmesinin önemine işaret eden pek çok araştırma mevcut. Aşırı kilolu veya obez hamile kadınlarla ilgili araştırmalara göre, 21 haftalık gebelikte başlatılan diyet ve/veya egzersiz müdahalelerinin gebelikte kilo alımını azaltabildiği ancak hipertansiyon riski üzerinde bir etkisi olmadığı görülüyor.
Anne sağlığının daha geniş bir yelpazede ele alan Polonya merkezli bir çalışma, hem hamilelik öncesinde hem de hamilelik sırasında fiziksel aktivitenin önemini vurguluyor ve perinatal (sorunlu gebelik) sonuçların azaltılması üzerindeki olumlu etkisinin altını çiziyor. Bu araştırmadan elde edilen temel bulgular, hamilelik öncesinde ve hamilelik sırasında fiziksel aktivitede bulunmanın ve hamilelik öncesi normal vücut kitle indeksini korumanın hamilelik sonuçları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor. Bu etki, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı risklerinin azalmasını sağlıyor.
Hamilelik dönemini “öncesi, sırası, sonrası” süreçleriyle ele alarak beslenme ve egzersiz planları oluşturmak anne sağlığı ve bebeğin sağlıklı gelişimi için son derece önemli. Elbette burada önemli olan kabul görmüş genel yaklaşımlarla birlikte kadınların sağlık öykülerine göre kişiselleştirilmiş bir programla ilerlemeleri, unutmayalım ilk 1000 gün çok önemli.
Kaynak: https://www.mdpi.com/