Yazı: Yaprak Özer
Sevgili Okur, Güzel Yaşa’mak için sağlıktan, diyetten, damak tatlarından, güzel kokulardan arkadaşlıklardan, çocuklarımızdan, iklimden, hayatı güzelleştiren pratik çözümlerden, sevgiden, mutluluk ve aşktan konuşuyor, yazıp çiziyoruz. Sizin de sohbete katılmanızı çok istiyoruz. Konuşurken çoğalacağız.
Issız Adam farklı bir yerli yapımdı. Çoğumuz beğenerek izledik çünkü hepimizden bir parça vardı. Yalnızlığımızı, düşündüklerimizi ama söylemediklerimizi, istediklerimizi ama yapamadıklarımızı konu almıştı… kalabalıkta ıssız yaşadığımızı, yine de bir çözüm olduğunu küçük bir manevrayla bireysel tarihimizi değiştirebileceğimizi, seçimlerimizin önemini ıssız köşelerde fısıldıyordu.
Dünya da aynen o filmdeki aşıkların hayatı gibi ıssızlaşıyor. Sevgi bağımız kopuyor, sevecek canlı varlık azalıyor. Issızlaşıyoruz, şöyle ki; Biliyor musunuz, bir canlı türünün doğadan yok olması yalnızca onun neslinin tükenmesine işaret etmiyor, sonuçları öylesine trajik ki, etkisi başka coğrafyalarda ve farklı canlı türlerinde ve tabii ki yerkürenin tek hakimi insanoğlunda da hissediliyor. Unutmamak gerekir ki, hepimiz aynı gemideyiz. Stanford Üniversitesi kaynaklı bilimsel bir araştırma dünyamızın 2015 yılında 6’ncı kitlesel yok oluş döngüsüne girdiğine işaret ediyor. 2040 yılına kadar yerküreden yüzlerce canlı türü yok olacakmış. Daha net dile getirmek gerekirse, bu araştırmayı gerçekleştiren biyologlar nesli tükenmekte olan canlı türü öngörüleri 540’dan fazla omurgalı hayvan. “Neden oluyor” diye sorabilirsiniz; bu yıkım insan eliyle gerçekleşiyor. Büyük ölçüde vahşi hayvan ticaretiyle oluşan problemlerden kaynaklanıyor. Nüfus artış hızımız da hayvan türlerine yaşayacak alan bırakmıyor, çoğaldıkça betonla yeşile doğru uzanıyoruz. An itibarıyla 515 kara hayvan türünün 1000 (bin) adetten az üyesi kaldığını biliyor muydunuz? Hatta bu türlerin yarısının nüfusu 250 adetten de az. Çoğu, tropikal ve sub-tropikal bölgelerde yaşıyor. Bize çok uzak haritada bile yerini gösteremem diyebilirsiniz. Yeri haritada gösteremesek de nesli tükenen canlının neye benzediğini bilemesek de bizi etkiliyor. Canlı türleri nüfusları küçüldükçe, ekosistem içindeki doğal görevlerini yerine getiremez oluyor. Bir örnek vermek gerekirse; su samurlarının aşırı avlanma nedeniyle yok olma aşamasında bulunması, yosun yiyen deniz kestanelerini yiyecek su samuru kalmadığı için, yosun yiyen deniz ineğinin soyu tükenmiş. Zincir etkiyi görebiliyor musunuz?…
“Issız Adam” esprisine film icabı dayanmanın karşılığı aşk yarası… gerçek hayatta ıssızlaşmanın bedeli daha “ağır”; çok güzel olabilecek bir yaşamdan taviz! Neden verelim, mantığı ne olabilir? Otomatik olarak biz ne yapabiliriz sorusu devreye giriyor; orada ıssızlaşmak daha net görünüyor. Karar vericilerin küresel eylem planları ve somut adımları dediğim anda inandırıcılıktan uzak gerçeklikten kopuk duruyor. Tenimize elimize dokunmuyor, adeta baştan kaybedilmiş bir savaş. Bize düşen farkındalık ve dillendirmek. Bunu yapabilir, çok şeyi de değiştirebiliriz. Güzel Yaşa Okur Yazarlığı diyelim mi adına?