Efsaneye göre, Etiyopyalı bir çobanın, onları yiyen keçilerinin fazla hareketlendiğini fark etmesinden sonra keşfedilen; 70’den fazla ülkede, kavrularak ve öğütülerek, çoğumuzun sabahla yüzleşmesine yardımcı olan mucizevi bir çekirdek yetiştiriliyor: Kahve
Bu mucizeye dair ilk somut kanıt 15. yüzyıldan, onları fincanlarına ulaştırmak için Etiyopya yaylalarından ve Somali’den taşıyan, Yemen’deki Sufi mabetlerinden geliyor.
Önde gelen ihracatçılar Brezilya, Kolombiya ve İsviçre… En büyük tüketicilerse İskandinav ülkeleri ve İzlanda.
Kahvelerimizin çoğu iki türden geliyor: Coffea Arabica ve Coffea Robusta. Bu iki ticari türü etkileyen iklim değişikliklerine dirençli ve yeniden keşfedilen Coffea Stenophylla ise yakın gelecekte diğerlerinin yerini alacağa benziyor.
Hafızaya destek oluyor
Kafein, metabolizmayı hızlandırma, egzersiz performansını geliştirme ve ruh halini yükseltme olmak üzere vücudunuz üzerinde çeşitli etkilere sahip. Düzenli olarak içilen kahve; uyanıklığı, kısa süreli hafızayı ve tepki süresini iyileştirebilir. Ayrıca, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları riskini de azaltabilir.
Kahve, özellikle de içindeki kafein, güçlü bir uyarıcı. Uyandırıyor, enerji veriyor. Aynı zamanda endişe, uykusuzluk, baş ağrısı, titreme ve çarpıntıya da yol açabilir.
Beyin ve kahve
Kafein, uyku ihtiyacı ile baş etmek için en çok tüketilen psikoaktif maddedir. Kafeinin kimyasal yapısı, merkezi sinir sisteminde rahatlatıcı etkiye sahip bir molekül olan adenosine benzediği için, beynimizdeki adenosin A1 ve A2 reseptörlerine bağlanır. Uyanık olduğumuz zamanlarda biriken kimyasal madde adenosin, beyin aktivitesini yavaşlatır. Kafein, adenosinin reseptörlere bağlanmasını engellediği için uykulu hissetmezsiniz.
Basitçe ifade etmek gerekirse kafein iki şekilde çalışır:
– Beyninizdeki hücrelerin yorgunluk bildirimi yapmasını engeller.
– Vücudunuzda diğer doğal uyarıcıların salınmasına ve etkilerinin artmasına neden olur.
Ancak beynin işlevsel iç ağlarında neler yaptığı henüz net değil.
İki grup gönüllü üzerinde yapılan yeni bir araştırmada, kahve içen 31 ve içmeyen 24 kişiyle, fonksiyonel MR taramasının ardından bir görüşme yapıldı. Daha sonra, kahve içmeyen gruptan bir fincan kahve içmesi ve başka bir fMRi taramasından geçmesi istendi.
Kahve içenler, kafein alımının sıklığı ile ilişkili olan somatosensoriyel ve limbik ağlarda bağlantı azalması gösterdiler. Bu değişiklikler, kahve içmeyenlerde de bir fincan kahveden sonra artan görsel uyanıklık, dikkat ve duyusal algıya hazır olma şeklinde gözlendi.
Psikolojik inceleme de kahve tüketimi ile belirli nöropsikolojik faktörler arasında bağlantı olup olmadığını değerlendirmelerine izin verdi. Özellikle erkek katılımcılarda kaygı artışı tespit edildi.
Sonuçta daha fazla kafein tüketimi artan stres ve anksiyeteye yol açıyor; yüksek stres ve endişe, daha fazla kafein tüketimine neden oluyor.
Peki kahvenin etkisi ne kadar sürüyor?
Bu sorunun yanıtı herkese göre değişiyor. Yaş, vücut ağırlığı, kişinin kafein hassasiyeti ve genetiği gibi etkenler rol oynuyor.
Sizi bilmem ama benim kahvem geldi!
Kaynak:
https://medium.com/predict/coffee-and-brain-connectivity-8d6b6c043a25