Ne yaparsanız yapın kolesterolünüz yüksek mi çıkıyor? Neredeyse obeziteye doğru giden hızlı bir kilo alma süreci içinde misiniz? Belki sandığınızın aksine siz de borrelia bakterisinden muzdaripsinizdir!
Prof. Dr. Barbaros Çetin
Tıp dünyasının son yıllardır üzerinde uzlaşıya varamadığı konu ne derseniz, hiç şüphesiz cevap kolesterol olacaktır. Vücudun en temel yapıtaşlarından biri olan kolesterol, vücutta dengede tutulmaması halinde adeta kişinin kendisine doğrulttuğu bir silah görevi de görüyor. Kolestrolün yüksek olması halinde ise kalp ve beyin üzerinde ciddi tahribatlar başlıyor. Hal böyle olunca da perhizler ve ilaçlar devreye giriyor. Peki ama ya kolestrolünüzün yükselmesine neden olan şey borrelia ise?
Kolesterol bir hastalık değil mi?
Konuya öncelikle “kronik kolesterol yüksekliği bir hastalık mıdır?” sorusuyla başlayalım. Zira bu soru tüm dünyada konunun uzmanlarını ikiye bölmüş durumda. Beslenme uzmanı olan Justin Smith’in 2011 yılında yazmış olduğu “29 Billion Dollars Reason To Lie About Cholesterol” (Kolesterol İle İlgili Yalan Söylemek İçin 29 Milyar Dolarlık Neden) adlı kitap da bu konudaki tartışmaların daha da alevlenmesinin nedenlerinden birini oluşturuyor. Peki ama bu kitabın satır aralarında neler gizli? Justin Smith kitabında pek çok ülkede yapılmış bilimsel çalışma verilerine dayanarak kolesterol seviyesi ile kalp hastalıkları arasında bir ilişki olmadığını iddia ediyor. Justin Smith’e göre kalp krizi geçirenlerin kolesterol seviyeleri toplumda pek çok kişi ile aynı. Düşük kolesterole sahip olan insanların kalp hastalıklarından ölebildiği de bir gerçek. Smith’e göre kolesterol düşürücü ilaçlar küresel ilaç endüstrisinin en temel silahlarından biri ve daha da önemlisi yüksek kolesterol ilaç endüstrisinin aktörleri tarafından uydurulmuş bir hastalık! Ona göre, kolesterol yüksekliği bir hastalık değil, sadece bir kan parametresi!
Hayati önemi
Temel bir steroid olan kolesterol, vücudun her hücresinde bulunmakla birlikte başta karaciğer olmak üzere beyin, omurilik ve ateromlarda daha yoğundur. Kolesterol pek çok biyokimyasal reaksiyonda yer alır. D vitamini ve çeşitli steroid hormonlarının öncülüdür. Ayrıca safra asitleri de kolesterolden sentezlenir. Hücre zarlarının yapımı ve düzgün çalışabilmesi için elzem olan kolestrol, testosteron, aldosteron, östrojen, progesteron gibi steroid hormonlarının ve kortizolun sentezinde yer alır. Sinir hücreleri arasındaki sinapslarda ve bağışıklık hücrelerinin işlevlerinde önemli rol oynar. Beyin ise kendi kolesterolünü kendisi üretir ve beyindeki kolesterol yaşamsal bir öneme sahiptir. Dışarıdan alınıp lipoproteinlerle kana taşınan kolesterol kan-beyin bariyerini geçemediği için, merkezi sinir sistemi tarafından kullanılamaz. Beyinde kolesterol oranı diğer organlara göre daha yüksektir. Kolesterolün beyinde en çok bulunduğu bölge ise sinir hücrelerinin birbiri üzerine sarılmış myelin kılıfının membran katlarıdır. Ne ilginçtir ki borrelia bakterisi beyinde en çok myelin kılıflarına dadanır!
Kolesterol çalan bakteri…..
Bir tür bakteri olan borrelia ile kolesterol arasındaki gizli ilişki 2013 yılında ispatlandı. Bu tarihte Stony Brook ve Columbia Üniversiteleri’nden 6 bilim insanı dünya tıp tarihinde oldukça önemli bir buluşa imza attılar. Söz konusu buluş dünyaca ünlü bilim dergisi “Pathogens” de yayınlanan “Lipid exchange between borrelia burgdorferi and host cells” isimli makale ile kamuoyuyla paylaşıldı.
Bilim dünyasında büyük ses getiren araştırmaya göre 21. yüzyılın salgın hastalığı olarak kabul edilen ve lyme hastalığına neden olan “borrelia burgdorferi” isimli spiroket bakteri, sentezleyemediği ve kendisi için yaşamsal önemi olan kolesterolü epitelyum hücrelerinin plazma zarlarından elde ediyordu. Bu 6 bilim insanı araştırmaları sayesinde bakterinin elde ettiği serbest kolesterol ve kolesterol-glikolipidleri tekrar epitelyum hücrelerine doğrudan temasla ve dış zar elemanları ile transferini de ortaya çıkarmış oldular. Kolesterolün spiroket bakteri ve konakçı arasında değişimi, lyme hastalığının patojenik etkisi açısından çok önemliydi.
Araştırmaya göre, bakteri yağ asitlerini kendisi sentezleyemediği için insan vücudundan kolesterolü çekip, kendi kullandığı tipte kolesterole dönüştürüyor. İhtiyacı olandan fazla şekilde bu işlemi tekrarlıyor. Kendi tipindeki kolesterolü de çevre dokularda ve damarlarda depoluyor. Bakterinin dönüştürdüğü “borreliasal kolesterolü” vücut tanıyamıyor. Bu nedenle vücut, vücutsal kolesterol oranını dengelemek ve hücrelerin kristalizasyonunu önlemek için sürekli karaciğerden kolesterol sentezliyor.
Vücut sürekli kolesterol sentezlediği için vücuttaki ham maddeleri tüketiyor. Yeni ham madde alımı için hormonlar vasıtasıyla iştahı açıyor ve bu süreç sürekli devam ettiği için obeziteye de neden oluyor.
Artık tıp dünyası kolesterol ile “büyük taklitçi” olarak bilinen ve birçok hastalığın altından çıkan borrelia ilişkisini yakinen biliyor ve çalışmalarını da bu gerçek ışığında yeniden yapılandırıyor.