Yazı: Yaprak Özer
Mutluluk ve para konusunda tükenmeyen merakımız sonunda yanıt buldu. Para mutluluk getiriyormuş.
Hızlı bir özet yapacağım Prof. Daniel Kahneman, Nobel ödüllü bir davranış bilimci. Çalışmaları bugüne kadar pek çok sosyal konuya ışık tuttu. 2010 yılında yaptığı bir araştırma kendisinden daha ünlü oldu: “Para mutluluk getirir mi?”
Kahneman araştırmalarının bir yere kadar para ile mutluluğun el ele yürüdüğünü bilimsel olarak tespit etti: 75 bin dolar!
Yıllık kazancı 75 bin dolara ulaşana kadar birey her +1 dolardan mutlu oluyor. Ama ötesi yalan diyordu araştırma.
Her araştırmada olduğu gibi bunun da karşıt görüşleri tartışmaları ateşledi. Kahneman karşıt görüşü temsil eden Wharton’lu ünlü akademisyen Profesör Mathew Killingsworth’la çalışmaya ikna oldu.
Meğer mutluluk kanaatkar değilmiş. 75 bin bandından sonra da mutluluk sürüyor. İkilinin 30 binden fazla kişiyle gerçekleştirdikleri araştırmaya göre çoğunluk para arttıkça coşuyor, buna karşın toplumun yüzde 20’sini temsil eden öyle bir azınlık var ki, mutluluk para ilişkisinden ezber bozan onlar. Bir noktadan sonra ne kadar çok para o kadar çok mutluluk yaratmıyor.
Araştırmayla diğer bir ilginç yanı ise gerçekçiliği. Enflasyonist iklimle mücadele eden küresel ekonomi burada karşımıza şöyle çıkıyor bir önceki araştırmada 75 bin dolar yıllık gelir çıtası bu araştırmada 200 bin dolar bandına kadar çıkıyor. Öğreniyoruz ki, araştırma devam edecek. Hedef 500 bin dolar eşiğini test etmek. Yakında paranın daha neler satın alabildiğini göreceğiz. Siz tarafınızı seçmekte özgürsünüz. Netflix dizisi gibi sezon sezon mutluluğun hallerini izleyeceğiz.
COVİD BİTTİ Mİ?
Mutluluk konusunu kaleme alırken kendime engel olamadım, soruyorum; Covid bitti mi? Tam 3 yıl oldu, eve kapandık, acı çektik, sevdiklerimizi kaybettik, çok mutsuz olduk… parayla ilişkimizi şaşırdık, biz biz olmaktan çıktık! Peki bitti mi Covid? Maalesef. Günde yaklaşık bin can almaya devam ediyor. Dur durak bilmiyor. Covid-19 pandemisinin üçüncü yıldönümünü geride bıraktık, Dünya Sağlık Örgütü’nün 11 Mart 2020’de “pandemi” ilan etmişti. Birleşmiş Milletler bu hafta, acil durumun sona erdiğini söylemeye henüz hazır olmadığını duyurdu. Virüs yayılmaya devam ediyor! Dünya genelinde ölü sayısının 7 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. Çoğumuz kendimize enfeksiyon ya da aşılardan oluşan bir bağışıklık duvarı oluşturduk. Tabii garantisi yok, çünkü virüs değişim gösteriyor, farklı coğrafyalarda yeni varyantlar tehdit ediyor.
İşin ilginç yanı iki yıl boyunca evlere kapanarak hayatlarımızı kökünden değiştirerek geçirdiğimiz günleri çabuk unuttuk. Oysa yıl dönümünden yıl dönümüne anımsanacak bir salgından öteydi yaşadıklarımız. Yıldönümü nedeniyle virüsün insan eliyle mi yaratıldığı, Çin’de bir laboratuvardan mı çıktığı, neden bizden saklandığı, gerçeklerin ne olduğu…. gibi konular tartışılıp duruyor.
Gerçek şu, biz çoktan unuttuk. Pandemi hala dünya çapında günde 900 – 1.000 can almaya devam ediyor. Hala insandan insana kolayca yayılıyor. Çin gibi gelişmiş, Afrika gibi az gelişmiş, Kuzey Kore gibi ideolojik olarak veri paylaşımı yapmayan coğrafyalarda ne olduğunu tam olarak kimse bilmiyor. Biz korkusuzca eskiye döndük!