Mutluluğun paradoksla birlikte anılması ilginç gelebilir. Herkes için mutluluğun bir tarifi vardır ve bunu yakaladığınızda mutlu hissedersiniz. Ulaşması o kadar kolay olmayabilir ya da aslında mutluluğu yakalamak çok basittir ama gerçekten sadece bu kadar mı? Mutluluğa ulaştığınız o an, içinde bir paradoks da barındırıyor olabilir mi?
Önce mutluluk tanımlamalarına biraz yakından bakalım. Kimisi için dinginlik mutluluk verirken, kimisi aksiyonla mutluluğa ulaşıyor. Başkası için bir şeyler yapmadan mutlu olamayanlar da var. Bazı kişilerse sadece kendini memnun etme odaklı yaşıyor. Mutluluk paradoksu üzerinde çalışan California Üniversitesi’nden psikoloji profesörü PhD. Iris Mauss da yaptığı araştırmada bu farklılığı ortaya koyuyor. Araştırmaya göre bazı insanlar mutluluğun iyi duygulara sahip olmak olduğunu söylüyor ancak bu duyguları kimisi heyecan kimisi huzur diye tanımlıyor. Bazıları iyi bir insan olmanın kendilerini mutlu ettiğini ifade ederken, diğerleri mutluluğun daha fazla maddi mülk edinmek olduğunu kabul ediyor.
Kimse bilinçli olarak bunu tercih etmez ama biraz daha az mutlu hissetmek istiyorsanız, yapacağınız şey basit: Kendinize ne kadar mutlu hissettiğinizi sorun… “Şimdi ne kadar mutluyum diye sorup bunu kontrol etmeye çalıştığınız an, mutluluğu daha az hissedersiniz,” diyor PhD. Iris Mauss. Bazılarının “mutluluk paradoksu” olarak adlandırdığı fenomeni incelemek için Mauss, yıllarını harcadı. Buradaki paradoks, insanlar mutlu olmak için çok uğraştıklarında ve bunu amaç haline getirdiklerinde, refahları için buna katlanma eğiliminde de olurlar. Bunun mutluluğu tanımlama ve kültürel bakış gibi birçok nedeni var.
Coğrafya etkisi
Mauss’un araştırmasında bu nedenlere daha yakından bakılarak, dünyanın farklı kültürlerindeki insanların mutluluk hakkında yaklaşımları incelenmiş. Kişisel duygusal deneyimlerine odaklanma eğiliminde olan Amerikalılar için mutluluğun nispeten bireysel bir girişim olduğu görülmüş. Mutluluğa bu şekilde değer vermek, daha düşük refahla ilişkilendiriliyor. Ancak mutluluk kavramının kendine yönelik olmaktan çok daha sosyal ve kolektivist olduğu Doğu Asya’da tersi bir tablo ortaya çıkıyor. Bir kişi mutluluğa ne kadar değer verirse, refahı o kadar büyük oluyor çünkü burada mutluluk, genellikle başkalarına yardım etmeyi, arkadaşlarla, aileyle daha fazla zaman geçirmeyi içeriyor. İnsanları memnun etmek, değer verdiği insanları iyi hissettirmek Doğu Asya kültüründe mutluluğun en önemli nedenlerinden.
Mutluluğu merkeze koyduğunuzda, zamanınızın çoğunu duygularınızı izlemek ve yargılamak için harcarsınız. Şu an nasılım? Umutlu muyum yoksa endişeli mi? Kararsız mıyım? Sinirli mi? Hangi cevabı bulursanız bulun, bu tür bir duygusal öz inceleme mutsuz sonuçlara yol açıyor. Mutluluk araştırmasından çıkan en önemli ders, ne kadar duygusal durumunuza takıntılı olursanız, duygusal ve psikolojik sorunlara girme olasılığınızın o kadar artar.
Sonuç olarak, duygularınız hoşsa, onları incelemek için ara vermek sizi o andan uzaklaştırarak pozitif etkilerini azaltabilir. Tamamen bir şeye dalmış olmayı içeren ‘akış’ deneyimi, insanların değer verdiği veya keyif aldığı birçok aktivitenin ayırt edici özelliğidir. Duygusal durumunuzu kontrol etmek, bu akışı bozar. Dikkatinizin bir kısmını zevkli deneyimden uzaklaştırır. Bu nedenle mutluluğunuzun bozulmasını istemiyorsanız ‘akışta’ kalmayı ihmal etmeyin.
Kaynak: elemental.medium.com