Daha önce bayıldıysanız, bayılmadan hemen önceki ani baş dönmesi veya mide bulantısı hissini hatırlayabilirsiniz. Belki kulaklarınız çınlamaya başlamıştır. Görüşünüz bulanıklaşır ve bir anda kendinizden geçersiniz. Kendinize geldiğinizde aklınıza gelen ilk soru ise “neden bayıldım?” olur…
Araştırmacılar uzun yıllardır bayılmayı beyne giden “kan akışındaki ani bir azalma” ile ilişkilendiriyorlar. Ancak bunun neden ve nasıl gerçekleştiğiyle ilgili detaylar gizemini korumaya devam ediyor.
Nature dergisinde yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar, farelerde bazı nöronlar aktive edildiğinde bayılmaya neden olan bir “kalp-beyin yolunu” bulduklarını açıkladılar.
California Üniversitesi’nde nörobiyolog olan ve çalışmaya katılan uzmanlardan biri olan Vineet Augustine, “Bu sonuç, bayılmanın kan akışının azalmasından çok daha fazlası olduğunu gösteren ilk adım. Kan akışının azalması elbette bir rol oynuyor, ancak burada başka beyin devreleri de var… Kardiyoloji ders kitaplarının söylediği kadar basit değil.” diyor.
Bayılmanın neden olduğunu daha iyi anlamak için araştırmacı ekip dikkatlerini fareler üzerinde yoğunlaştırdı. Beyni kalbe ve sindirim sistemine bağlayan vagus sinirindeki bir nöron topluluğunu incelediler. Vagus siniri sindirim, kalp atış hızı, öksürme, hapşırma, yutma ve kusma gibi çeşitli bedensel işlevlere yardımcı oluyor. Ayrıca vücudun “savaş ya da kaç” tepkisini sonlandırmasına da destek veriyor.
Araştırmacılar, kalbin alt odacıklarını beyin sapına bağlayan belirli nöronları (NPY2R VSN) tanımladılar. Bu nöronlar kan damarı kasılmalarıyla ilişkili bir reseptör görevi üstleniyorlar. Çalışma sırasında neler olacağını görmek için ultrason görüntüleme ve ışıkla kontrol etme yöntemleri kullanılarak nöronlar tetiklendi. Birkaç saniye içinde, daha önce hareket eden fareler bilinçlerini kaybetti. Birkaç saniye sonra, bilinçlerini yeniden kazanmaya ve tekrar yürümeye başladılar.
Bu nöronların tetiklenmesiyle farelerde ayrıca hızlı göz bebeği genişlemesi, düşük kan basıncı, düşük kalp atış hızları, bastırılmış solunum hızları ve beyne giden kan akışının azalması gibi insanlarda görülen klasik bayılma belirtileri görüldü. Araştırmacılar nöronlara müdahale etmeyi bıraktıklarında bayılma koşullarının ortadan kalktığı görüldü.
Bayılmayla ilgili tüm sorulara hemen yanıt vermese de klinik açıdan bakıldığında, tüm bunlar heyecan verici sonuçlar. Araştırmacılar bu çalışmanın insan kalbinin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak, kardiyovasküler hastalıkların tedavisine de yardımcı olabileceğini belirtiyor.
Kaynak: https://www.smithsonianmag.com/