Bugün pek çok hastalığın kaynağı olarak gösterilen stres ve negatif düşünce Alzheimer üzerinde de etkili mi? Bu sorunun yanıtının peşine düştük.
Son zamanlarda çok sık konuştuğumuz konulardan biri gelişen teknolojinin insan ömrünü uzatması; doğal olarak da yaşlı nüfusun artışıyla farklı hastalıkların daha çok gündemimize gelmesi. Alzheimer da bunlardan biri… Nüfus verilerine göre 2023’de Türkiye’de yaşlı nüfus oranının %10’a çıkması bekleniyor. Bu oranlar Alzheimer’ı daha sık duymaya ve yakın çevremizde daha sık görmeye başlayacağımızı gösteriyor. Alzheimer bir Demans türü aslında. Bilişsel bozulmanın ilerlemesi ve günlük yaşam aktivitelerini bağımsız sürdürmeyi mümkün kılmadığı durumlar Demans olarak adlandırıyor. Demans bunama anlamına geliyor, yani Alzheimer hastası olanların hepsi Demans hastası.
Bilişsel bozulmayla ortaya çıkan Alzheimer’ın maalesef kesin bir tedavi yöntemi bulunmuyor. Bazı ilaç ve uygulamalarla hastalığın semptomların azaltılması ve ilerleyişinin yavaşlatılması sağlanıyor.
Bardağın dolu tarafını görmek
Alzheimer’e yakalandıktan sonra yaşam ortamlarının yeniden düzenlenmesi, hasta için farklı aktivite ve uygulamalar yapılması, terapiler vb devreye giriyor. Peki öncesinde nelere dikkat etmeliyiz ki biz ya da yakın çevremizdekiler maalesef geri dönüşü olmayan bu yola girmesin. Sağlıklı beslenme, vücudu ve zihni dinç tutacak hareketli ve aktif bir yaşam elbette listenin ilk sırasında; aslında bu maddeler sadece hastalığa yakalanmamak için değil kaliteli bir yaşam için gerekli.
Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu ise sağlıksız ve olumsuz düşünce yapısının Alzheimer üzerindeki etkisi.
Alzheimer konusunda çalışmalar yapan uzmanlardan biri olan Prof. Dr. Demet Özbabalık, farklı bilimsel çalışmaların sonuçlarını aktarırken negatif kişilik özellikleri gösteren ve depresyona eğilimli kişilerde, Alzheimer gelişme riskinin ciddi bir ivme kazandığını ifade ediyor. Yine Özbabalık’ın paylaştığı araştırmaya göre negatif düşünceler hastalığın riskini artırırken, tekrarlayan negatif düşüncenin tedavisi ya da azaltılması beraberinde Alzheimer riskini de düşürülebiliyor.
Pek çok farklı uzman da Alzheimer’den korunmak için pozitif olmanın hayata olumlu yönlerinden bakabilmenin önemine vurgu yapıyor. Anksiyete bozukluğu olan insanlarda Alzheimer’ın daha çok görüldüğü vurgulanıyor. Tekrar eden sağlıksız ve olumsuz düşüncelerin, bardağın dolu değil boş tarafını görmenin, sürekli kötü bir şey olacağını düşünmenin ya da karşılaşılan olaylarda çözüm yerine olası olumsuz sonuçlara odaklanmanın geleceğe dair umutları da yok ettiği ifade ediliyor.
Tekrarlanan söz ve düşünceler bir süre sonra kişi için hayatın gerçeği haline geliyor.
Bu tip durumlarda kognitif (bilişsel- davranışçı) terapi ile sonuç alınmaya ve olumsuz düşünceleri olumluya çevirmeye çalışılıyor. Elbette her zaman bu çok kolay bir süreç olmuyor çünkü bu düşünce yapısındaki kişilerin değişim için verdikleri mücadelede kaygı bozuklukları ve anksiyete görülebiliyor. Kullanılan ilaçlar kişinin karakterini değiştirmiyor ama önerilen ve uzmanların önerdiği adımların daha kolay yapılması için destek oluyor.
Aslında negatif düşünce yapısından çıkmak sadece Alzheimer için değil, daha güzel bir yaşam için gerekli. Hele ki ailesinde Alzheimer öyküsü bulunan kişilerin hastalığın kesin oluşum sebebi bilinmediğinden bu risk faktörünü ortadan kaldırmak için özellikle dikkat etmeleri öneriliyor.