“İnsanı hayatta tutan en önemli şey acaba nedir”, diye hiç düşündünüz mü? Araştırmalar, bu sorunun yanıtının “amaç edinmek” olduğunu gösteriyor. Veriler, yaşamda daha yüksek amaçlara sahip kişilerin daha düşük ölüm riskine sahip olabileceğini ortaya koyuyor.
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, her sabah yataktan kalkmak için bir sebep bulmak, ömrü uzatıyor. Bir kişinin hayatındaki yön ve hedefleri ne ölçüde algıladığı olarak tanımlanan “amaç”, son yıllarda çok sayıda sağlık yararı ile ilişkilendiriliyor. Buna, gelişmiş fiziksel işlevsellik, daha düşük kardiyovasküler hastalık riski ve daha düşük bilişsel gerileme riski de dahil.
Araştırmacılar, hayatta bir amaca sahip olmanın ortalama olarak birçok sağlık sonucunu iyileştirdiği ifade ediyor. Son olarak Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma amacın tüm nedenlere bağlı ölümleri azaltma üzerindeki etkisinin cinsiyet ve etnik kökenden bağımsız olarak devam ettiğini buldu.
Araştırmada, 50 yaş ve üstü 13 binden fazla katılımcı arasında kişisel olarak bildirilen bir amaç duygusu, refah ve mutluluğun farklı yönlerini ölçen Psikolojik İyi Oluş Ölçekleri ile analiz edildi. Bu arada, 2006-2008 yılları arasında başlayan ve sekiz yıllık dönemi kapsayan ölüm riski de değerlendirildi.
Genel olarak, en yüksek amaç duygusuna sahip insanlar, gözlemlenen en düşük amaç duygusuna sahip olanlara (%36,5) kıyasla en düşük ölüm riskini (%15,2) sergilediler. Araştırmacılar ayrıca, sağlığı etkilediği bilinen sosyoekonomik durum, diğer demografik özellikler, temel fiziksel sağlık ve depresyon gibi ek faktörlerle ilgili verileri toplayacaklarından da emindi. Bu faktörlerdeki artışın, daha yüksek bir amaç duygusundaki artışlarla da ilişkili olduğunu keşfettiler.
Kadınlar daha başarılı
Bununla birlikte sonuçlar, kadınların amaçlarını bulma konusunda erkeklerden biraz daha iyi olduğunu düşündürüyor. Araştırmacılar, kadınlar arasında gözlemlenen daha güçlü amaç-ölüm ilişkisinin, sağlık hizmetlerinin kullanımındaki cinsiyet farklılıklarından kaynaklanabileceği görüşünde. Veriler, erkeklerin sosyal norm nedeniyle gerekli sağlık hizmetlerini yetersiz kullanma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, bu konuda net bir veriye ulaşabilmek için cinsiyet farkının altında yatan mekanizmaları inceleyen araştırmalara ihtiyaç var tabi.
Amacın sağlık üzerindeki etkileri yalnızca zihnimizde ve biyolojimizde işleyen süreçlerle açıklanamaz elbette. Psikolojik faktörün sosyal dünyamızla nasıl etkileşime girdiğini ve nihayetinde sağlığımızı nasıl etkilediğini düşünmemiz de gerekiyor. İşte tüm bu nedenlerle araştırmacılar ileriye dönük olarak, bu bulguların sağlık ve esenliği iyileştirmeye yönelik gelecekteki politikaların ve planların oluşturulmasına yardımcı olabileceğini umuyor.
Kaynak: studyfinds.org