Kilo vermenin sadece ‘Daha Az Yiyin, Daha Çok Hareket Edin’ meselesi olduğunu bir kenara bırakmaya ve farklı bir görüşe kulak vermeye ne dersiniz? Bu görüş, basitçe aşırı yeme sorununu daha derin bir düzeyde anlamaya ve temel nedenlerine inmeye çalışıyor. Gelin detaylara birlikte bakalım.
Birine sadece ‘neşelen’ diyerek depresyonunu tedavi etmeye çalışmanın faydasız olması gibi, açlığın nedenini bilmeden kalorileri azaltmaya çalışmak da başarısız olmaya mahkum bir eylem.
Karnımız guruldadığında hissettiğimiz fiziksel açlık kesinlikle önemli bir husus. Ancak aşırı yememizin daha da önemli bir nedeni var. Çoğu zaman fiziksel olarak aç olmadığımız halde yemek yeriz. Çünkü, doyurmak için boşuna çabaladığımız bir psikolojik açlık söz konusudur. Şimdi bu farklı ‘psikolojik’ açlık türlerinden bazılarını ele alalım.
Duygusal Yeme
Birçok farklı nedenden dolayı yemek yeriz. Yiyecekler yalnızca fiziksel açlığı gidermekle kalmaz, aynı zamanda duygularımızı da etkiler. Şeker ve rafine karbonhidratların beynimizdeki dopamin seviyelerini etkilediğini ve ayrıca ödül devrelerini aktive ettiğini biliyoruz. Bu yüzden çocuklar tatlı yiyeceklere güçlü bir şekilde tepki verirler. Bu ödüllendirici bir davranıştır ve beynimiz bunu arzular.
Duygusal yemek, aslında bizi ödüllendireceğini bildiğimiz bir şey yiyerek olumsuz duygu durumumuzla mücadele etme girişimimizdir. Örneğin, yeni ayrılmış insanlar kendilerini rahatlatmak için bir koca kase dondurma ya da paket paket tatlı kurabiye yerler.
Stres kaynaklı yeme, duygusal yemenin bir başka şeklidir. Anksiyete veya stresli durumlar bizi olumsuz bir ruh haline sokar. Bunu iyileştirmeye çalışmak için, fiziksel olarak aç olmasak bile bilerek yemek yiyebiliriz. Bazı yiyecekler rahatlatıcı yiyecekler olarak bilinir ve neredeyse her zaman yüksek oranda işlenmiş karbonhidrat ve şeker içerirler. Aşırı derecede kurabiye ve dondurma yeriz ama neredeyse hiç brokoli ya da tavuk yemeyiz. İçgüdüsel olarak bazı yiyeceklerin duygularımızı geçici olarak değiştirebileceğini biliriz, ancak o an için bu rahatlama buna değer gibi görünür; sonrasında pişman oluruz.
Eğer stres, anksiyete ya da depresyon nedeniyle ‘çok fazla’ yiyorsak, o zaman ‘günde 500 kalori daha az yeme’ tavsiyesi faydasızdır. Bunun yerine, stres faktörünü belirlememiz ve bununla alternatif bir şekilde başa çıkmamız gerekir.
Gıda Bağımlılıkları
Gıda bağımlılığı nispeten yeni bir araştırma alanı. Doğal gıdalar neredeyse hiçbir zaman bağımlılık yapmaz. Neredeyse hiçbir zaman kırmızı et ya da hindi eti bağımlısı olmayız. Ancak, çevrenizdeki kaç kişinin “cips, kek, pasta, şeker ya da şekerleme bağımlısıyım” diyebileceğini bir düşünün.
Rutin / Alışkanlık
Çocukları düşünün, bazen onlara bir şey yedirmek çok zordur. Ebeveynler olarak, obezitenin yetersiz beslenmeden çok daha sorunlu olduğu günümüz ortamında bile, yetersiz besleneceklerinden endişe ederiz. Çocuklar yemek yemediğinde, onları yemeye zorlarız. “Yemeğini bitirene kadar tatlı yok!”, “Yemeğini bitirene kadar masadan kalkamazsın”, “Tabağında yemek bırakma”. Belki de acıkmamıştır, hiç düşündünüz mü?
Genellikle rutinin bir parçası olarak yemek yeriz. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği. İnsanlar aç olmasanız bile bu yemekleri yemeniz gerektiğini söylüyor. Bazı bilim insanları ise 16 saat boyunca yemek yememenin kalp krizi riskini neredeyse iki katına çıkaracağını bile iddia ediyor.
Bir rutine ya da alışkanlığa takılıp kaldığımızda, sırf belli bir saatte yemek yemeyi beklediğimiz için sıklıkla aç kalırız. Aç olmadığınızda yemek yemek, kilo vermek için özellikle iyi bir strateji değildir. Vücudunuzun enerjiye ihtiyacı yok. Yemek yemek için herhangi bir psikolojik nedeniniz de yok. Yine de kendinizi bir şeyler yemeye zorlamak mı istiyorsunuz? Bu kilo almaktan başka size ne kazandırabilir?
Çözüm, yemenin alışkanlığınızla bağlantılı olduğunu anlamak ve bilinçli yemek yemektir. Bir bebek veya küçük bir çocuk gibi vücudunuzu dinlemeyi öğrenin. Çünkü rutinler nedeniyle aşırı yemek yiyorsanız, o zaman bu rutinleri değiştirmeniz gerekir.
Çeşitlilik
Çeşitlilik yaşamın çeşnisi ve maalesef aşırı yememize de neden oluyor. Nispeten monoton olan diyetler sıklıkla kilo kaybına yol açar. Çünkü acıktığımız için yeriz ama fiziksel açlık bitince yemek yemeyi bırakırız çünkü diyet yemekleri pek de zevkli değildir, ne dersiniz?
Sonsuz bir çeşitliliğe sahipseniz, yemekten vazgeçmezsiniz çünkü o kadar çok yeni tat vardır ki, hepsini denemek istersiniz. Bunu diyet literatüründe de görmek mümkün. Yiyecekleri kısıtlayan hemen hemen her diyet işe yarar çünkü yemek yeme zevkini azaltırsınız.
Tüm bu faktörler yemek yiyip yemeyeceğimize karar verme sürecinin temelini oluşturur. Bunlar, kilo almayla ilgili pek çok sorunun temel nedenleridir ve ‘sadece daha az ye’ yerine daha spesifik çözümler gerektirirler.
Kaynak: Dr.Jason Fung