Raf ömrümüz doğal süresiyle mi sınırlı yoksa sonsuza dek yaşayabilir miyiz?
105 yaşına ulaştıysanız, sonraki her yılda, hayatta kalma şansınızın yaklaşık yüzde 50 seviyesinde olduğu konusunda bilim insanları büyük ölçüde hemfikirler. Uzun yaşam araştırmalarındaki en eski argümanlardan biri, bu istatistiklerin gerçeği yansıtmadığı. Herhangi birimizin yaşam süresi biyolojiye inat, sınırsız olabilir.
2018 tarihli bir makalede, bilim insanları, ölümsüzlük olasılığı tartışmasını yeniden alevlendirdiler. Katlanarak artan ölüm oranları, 80 yaşından sonra yavaşlıyor ve 105 yaşından sonra düze erişiyor veya buna çok yaklaşıyor.
Konuyla ilgili en son araştırma ise hepimizin raf ömrünün gerçekçi bir süreye sahip olduğunu gösteriyor.
1990’da yüz yaş ve üzeri 95 bin kişi vardı. Artan nüfus ve sağlık hizmetlerindeki gelişmeler sayesinde bu sayı 2015’e kadar 451 bine yükseldi. 2050’ye kadarsa 3,7 milyona ulaşması bekleniyor.
Bilim insanlarının araştırma tahminlerine göre, bu yüzyılda daha fazla insan ileri yaşlara ulaştıkça, birileri bunu biraz daha ileri götürüp yeni bir rekor kıracak.
124 yaş: %99
127 yaş: %68
130 yaş: %13
135 yaş: düşük olasılık
Veriler, 110 yaşına kadar hayatta kalan bireylerin bizden tamamen farklı olduğunu gösteriyor. Cinsiyet veya milliyet gibi özelliklerden bağımsız olarak, ölüm oranları yüksek olsa bile 110 yaşından sonra sabit kalıyor.
ABD, Kanada, Japonya ve 10 Avrupa ülkesindeki süper asırlıklara ilişkin verilerin analizi sonucunda, bu çok sağlam insanlardan oluşan seçkin gruptakilerin, hayatın sunduğu çeşitli şeylerden biraz daha bağımsız nedenlerden öldükleri belirlendi.
Yaşlanmak tuhaf bir durum, çünkü…
Evrim, hayatta kalmamızı ve ürememizi seçiyorsa, sonsuza kadar nasıl genç ve canlı kalacağımızı çoktan çözmüş olmalıydı. Bunun yerine, vücudumuzdaki hücreler yavaş yavaş bölünmeyi bırakıp ihtiyarlamamıza neden oluyorlar.
Teorik olarak, doğal seçilim, yaşlandıkça o kadar da iyi çalışmıyor. Belki hücrelerimizde biriken mutasyon ve hasarlarla sonsuza kadar baş edemeyiz; belki de gençlik enerjisi kötü etkilerin bir diğer yüzü ile bağlantılıdır.
“Ölümsüzlüğün önündeki engel, hücrelerimizin doğal yaşlanmasıysa, yaşlanma hızı yavaşlatılabilir veya durdurulabilir mi?”
Bu soruyu cevaplamak için bilim insanları yaşam süresi ve yaşam beklentisi arasındaki ilişkiye baktılar. İnsanlık tarihini ve bazı primat akrabalarımız olan goril ve şempanzeleri incelediler. Buna göre, yaşlanma oranının türler için sabit olduğunu, erken ölümlerin çoğunun engellenmesiyle daha fazla bireyin yaşlanabildiğini belirlediler.
Ne yaparsan yap…
Bazı uzmanlar, yaşlanma hızı üzerindeki biyolojik kısıtlamaların tamamen kırılmasının mümkün olmadığını söylüyorlar.
İnsan ölümü kaçınılmazdır. Kaçınılmazı ertelesek bile, ne kadar vitamin alırsak alalım, çevremiz ne kadar sağlıklı olursa olsun ya da ne kadar egzersiz yaparsak yapalım, sonunda yaşlanıp öleceğiz.
Tıp biliminin eşi görülmemiş bir hızla ilerlemesi belki evrimin başaramadığı şeyi başarıp yaşlanma oranını azaltabilir.
Devam eden araştırmaların çoğu, belirli organlardaki hücre ölümünü yavaşlatmayı veya tersine çevirmeyi, hayatta ve iyi olduğumuz yılları da artırmayı hedefliyor.
Gelecek yüzyıllarda birinin 150 ya da 200 gibi olağanüstü yaşlara kadar yaşayabileceği ihtimali, çok ama çok düşük. Şimdilik…
Kaynak: