Röportaj: Yaprak Özer
Meltem Kurtsan, Kurtsan ve Otacı markasının yönetim kurulu hissedarı. Merhum Niyazi Kurtsan’ın izinde doğal hayatın peşinde, aile geleneği eczacılık eğitimi almış büyük kız evlat. İş insanı ve toplumsal aktivist olarak fırtına gibi estiği dönemler Türkiye’ye yeni fikirler kazandırdı. KAGİDER başta olmak üzere dönemin TÜSİAD kadın temalı çalışmalarında görev alıp liderlik yapanlardan. Herbafarm Akademi son durağı. Doğayı tanımak, anlamak ve kullanmak üzerine yeni bir farkındalığın öncüsü. Söyleşimizde fitoterapi, aromaterapi, homeopati, ayurveda, fonksiyonel tıp, tamamlayıcı tıp dünyasında dolaştık.
İlginizi çekeceğini düşündüğüm kısa bir özet burada, izlemek isterseniz söyleşi videomuz youtube‘da.
İlaçlar bize cevap veremiyor mu, onun için mi doğaya dönüyoruz?
Meltem Kurtsan: Kronik hastalıklar arttı dünyada. Kronik hastalıklar insanı öldürmüyor ama süründürüyor diyelim. Nedir bunlar; kolit, fibromiyalji, migren gibi. Modern tıbba çok ihtiyacımız var akut durumlarda, kalp krizi, mide kanaması, ameliyatlar, kanser tedavileri gibi. Ama süründüren hastalıklarda tıp çare bulamıyor. Tıbbın yaptığı kortizon ağırlıklı baskılamak. Semptomları yok ediyorsun ama hastalık alttan devam ediyor. Başka bir yaklaşıma ihtiyaç var. Homeopati başka bir sistem. İnsanların bütün semptomlarına uygun bir çözüm bulup uzun vadede iyileştirmeyi hedefliyor. Aslında insanların kendi kendini iyileştirme enerjisi var ve bu enerjiyi aktive etmek üzerine kurulmuş bir sistem. Fonksiyonel tıp ise her branştaki doktorun eğitimini alıp, kendi pratiğine katabileceği bir başka sistem. İnsanların beslenmesine bakılıyor, alerji yaratan gıdalar elimine ediliyor, yaşam tarzına, uyku düzenine, vücudundaki vitamin, mineral seviyelerine bakılıyor bütünsel bir bakış açısıyla yine modern tıptan faydalanarak yaşam değişikliği öneriliyor. Fiziksel aktivitesine bakılıyor, uygun beslenmeye yönlendiriliyor. Ne yiyorsak o’yuz, değil mi? Hipokrat da bunu demiş. Burada bazı gıdaları vücuttan çıkartıyoruz, genellikle de bu süt ürünleri, gluten ve şeker oluyor. Diyabete de hipertansiyona da çare bulamıyor modern tıp. Bunlar hep baskılanan hastalıklar. Stres, en önemli şey. Stres seviyelerimiz kortizol hormonuyla ölçülebiliyor. Kökten bir yaşam değişikliği önerisiyle vitamin, mineral, gerekiyorsa ilaçlarla bir yaklaşım veriyor insana fonksiyonel tıp. Epilepsiye de çare bulunamıyor değil mi? Fonksiyonel tıp doktoru seni bir fonksiyonel tıp diyetisyenine yönlendiriyor, doktorun önerilerine göre bir reçete öneriyor. Şunu yiyeceksin, bunu yiyeceksin diyor onun yerine. Bir de fonksiyonel tıp koçları oluştu, bunlar da işte yemeğini şöyle pişireceksin, şu kadar derecede, şunu pişireceksin, şunla şunu karıştırarak fırına koyacaksın diye mutfaklarında nasıl dönüşüm sağlayacaklarını öğretiyor. Hasta olalım olmayalım, yapmamız gereken bir dönüşüm.
Merkezi Amerika’da bulunan NAHA’nın (National Association for Holistic Aromatherapy) Türkiye temsilcisi oldun, anlatır mısın?
Meltem Kurtsan: Evet. Kesinlikle doğru söylüyorsun. Fonksiyonel tıp yaklaşımında bitkilerin hastalıkların örneğin rahat uyku uyumak, stres azaltıcı, diyeti, kan şekerini destekleyici çaylar gibi bitkilerin faydalarını biliyoruz. Ben ne yaptım? Herbafarm’ı bir botanik bahçesi kıvamına getirdim Bodrum’da. Her çeşit bitkiden görebiliyorsunuz. Türkiye’de şöyle bir trend başladı özellikle Covid’le birlikte “şehirli köylüler” yani köyden şehre göç tersine döndü. Köyden şehre göçen ailelerin çocukları şimdi şehirden köye nasıl göçeriz ve göçtüğümüz zaman da ailemizden kalan bu arazileri nasıl anlamlı şekilde katma değeri yüksek bir ürün ekerek dönüştürebiliriz, noktasına geldiler. Bu tıbbi bitki yetiştirmek demek. Eğitimini aldım, sertifikalı çiftçi oldum, tıbbi bitki yetiştirmeye ve öğretmeye başladım. Birçokları köyüne dönüp, icara – yarıcıya verdikleri arazilerini geri alıyor; buğday, mısır yerine adaçayı, kekik, mürver, aromaterapide kullanılan uçucu veya sabit yağları yetiştirebilecekleri ölmez çiçek ekiyor. Aromaterapiyi ilk kullanan firma Otacı’dır. Aromaterapi dediğimiz şey kokulu bitkilerin özü; gülden gül yağı, kekikten kekik yağı, defneden defne yağı. Tonlarca bitkiden azıcık bir öz elde ediliyor, uçucu yağ diyoruz buna ve bütün etkili, kokulu bileşikler bunun içinde. Mesela defne uçucu yağı inanılmaz bir antiviral. Laboratuvar deneylerinde Covid’e karşı inanılmaz öldürücü etkisi var. Ben Covid olmadım. Maskeme defne yağı damlatıyorum.
Madem anlatmaya başladın nedir hayatının vazgeçilmezleri? Defne yağını herkes yapabilir mi, aktardan mı almalı?
Meltem Kurtsan: Benim öğrettiğim şey de bu. Maalesef piyasada bilgisizlik olunca suistimal de oluyor. Şimdi bugün aktara gittiğinizde defne, gül yağı bakıyorsunuz, gerçek değil; yanlış, bayat bitkiler, yanlış uçucu yağların satıldığı bir ortam, kontrolü de çok az. Eczanelere de girmeye başladı uçucu yağlar. Ben ne öğretiyorum? Fark eden insanlar doğrusunu öğrenmek istiyorlar. Aromaterapiye giriş eğitimi veriyorum. Satın alırken neye dikkat edeceksin, aromaterapiyi nasıl kullanacaksın, çok yoğun olduğu için direkt kullanamazsın nasıl seyrelteceksin, sabit yağlarla nasıl karıştıracaksın… Dünyada aromaterapist diye bir meslek var özellikle Amerika’da, Türkiye’de henüz bunun kanunu olmadığı için ABD mevzuatını anlatıyorum; aromaterapist olabilmek için belli seviyeleri olan bir eğitime katılıyorsun. ABD standardında dünya üzerinde yaklaşık 100 tane okul var. Ben de Türkiye’den başvurdum, kabul ettiler. Herbafarm Akademi olarak verdiğim eğitimin sonucunda sınav da yapıyorum bu arada örnek de hazırlatıyoruz, vaka çalışmaları. Herbafarm Akademi diploması dünyada geçerli. Aşağı yukarı 300’e yakın diplomaya sahip öğrencim oluştu Türkiye’de. 300’den fazla tıbbi aromatik bitki yetiştiricisi oluştu.
Parfüm, yüz, göz, kırışık kremi cildine ne kullanıyorsun? Saçında boya var mı?
Meltem Kurtsan: Doğru olanı yapmak adına öğrendim ve geliştirdim. Şimdi de öğrencilerimden faydalanıyorum. Kendim için, grubumuzda birisinin Kınamia diye bir markası var kınaları farklı renklerde karıştırıyor; güz kızılı, yaz kızılı, beyaz kapatıcı diyor. Mesela benim saçımda kına olduğu belli değil çünkü koyu renk, kahverengi, kıpkırmızı istemiyorum. Kişiye özel formüller ve yöntemlerle bir marka oluşturdu onun kınasını kullanıyorum çok memnunum. Saçlarımın dökülmesi durdu. Kremlerde de aynı şekilde, hammaddelerim var, kendim karıştırıyorum, nereme kullanacaksam ona uygun bir karışım hazırlayıp sürüyorum. Krem yapmak daha zor tabii. Öğrencilerimden üretilmiş kremleri kullanıyorum. Onun dışında saç ürünleri tabii ki Otacılar. Parfüme gelelim, maalesef dünyada en pahalı sıvı. Halbuki içinde çok az miktarda uçucu yağla birlikte yapabilecek bir şey. Benim en popüler eğitimlerimden birisi şifalı parfüm üretimi.