İçerik: Nilüfer Eriş – Corvo Art Gallery Kurucu
Dinçer Güngörür’ün atölyesine her gidişimde atölyenin merdivenlerini içimde tatlı bir heyecan ve merak ile çıkarım. Bu kez o gizemli taşların içindeki periler Dinçer’in ellerinde hangi formlara bürünmüş ve neler anlatıyor bizlere diye… Ve sanatçıyı çoğunlukla bembeyaz toz bulutunun içinde her zaman güler yüzü ve içtenliği ve samimiyeti ile bulurum.
Heykel bölümünde okurken farklı malzemelerin hepsinde yetkinlik kazanmak adına farklı materyallerle çalışan sanatçı, taş atölyesi ile tanıştıktan sonra sadece taş heykel yapmaya karar verişini ve 20 yılı aşkın süredir devam eden taşa olan sevdasını bakın nasıl anlatıyor;
‘’Heykele sevdalandığım ilk günden, bugüne kadar sadece taş heykel yapmak istedim. Mermer öyle bir malzeme ki, bence heykel için var olmuş gibi. Heykel yapmak istiyorum cümlesi üzerine taş beni seçti gibi. Muhteşem bir mecburiyet hali’’
Taş heykel yapmak için mutlaka bir atölyeniz olması gerekir. Malzeme, aletler ve çalışma ortamı ve çalışma aşamasının tozlu hali nedeniyle bir zorunluluk atölye. Malzeme olarak taş kolay temin edilemeyen, nakliye, vinç gibi iş makinelerinin devreye girmesiyle elde edilen sert, ağır ve zordur. Büyük taş bloklarının atölyeye girişi başlı başına bir mücadeledir. Aynı zamanda taşı keserken kullanılan bazı makineler ile çalışmak için güvenlik adına çok dikkatli olmak gerekir. Büyük kütleler, makineler, çıkan toz, indir kaldır, çevir derken yüksek bir bedensel efor gerektirir. Ama bunların tamamı teferruat…kafamdaki heykelin desenini taşın üzerine çizip, yavaş yavaş taşı şekillendirmeye başladığımda yaşadığım coşku, tüm dünyanın dışarıda kalışı, heykel ve benim aramdaki mücadele ve iş birliği ile büyük bir yaşama sevinci kaynağı:
Yaratım sürecinde; heykelin formunun üç boyutlu dengesi, ışık ve gölge geçişleri, heykelin dönüştüğü formun ruhu, hareketi gibi bilmeceler ve çözümlemeler. Taşın imkan verdiği formlar ve daha ötesi hep daha ötesi hep daha ötesi bu devinimin kışkırtıcı ivmesi…
Heykelleri kağıt üzerinde desenlerini çalıştığımda, malzeme olarak çoğunlukla taş ocaklarından ölçülü mermer kütleleri sipariş ettiğim gibi kimi zaman da buluntu taşlarla da heykel yaparım. Bazen bir orman yürüyüşünde ya da denize daldığımda rastladığım taşları topluyorum. Doğanın kucağında şekillenmiş buluntu taşların formlarının yarattığı ilham ile yaptığım heykellerim de var. Taş oluşumunun milyonlarca yılda olduğunu düşünürsek malzeme olarak taşa saygım sonsuz. Taşın doğal bölümlerini heykelin formlarının arasında bile isteye ham bırakmayı seviyorum.
Masklar, kadın vücudundan hareketle yola çıkılmış figürler ve soyut heykellerimin hepsinde kendimden hareketle topluma ve insana dair olan duyguların peşinden koşturuyorum. Kimi heykelde ürkek oluyorum, kimi heykelin suratındaki bir ifadeyle hiç olmadığım kadar cesur oluyorum. Bazen yumuşacık bir kıvrımla şefkatli oluyorum kimi zaman taşın incelebildiği en saydam haliyle şeffaf oluyorum. Kimi zaman sivri, kimi zaman taşta açılan oyuklar ve boşluklarla cüretkar. Bu uzun bir serüven… Heykel yapmaya başlayalı 20 yılı geçti. Mermerle ve formlarla aramdaki mücadele her geçen gün keşfettiğim yeni bir imkanla ilerliyor. Bu arada ben de büyüyorum taşın şahitliğinde…
İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdüren Dinçer Güngörür 1977 Adana doğumludur. İlk , orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamış, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden 2001 yılında mezun olmuştur.
16 kişisel sergi yanında çok sayıda Ulusal ve Uluslararası karma sergi ve fuarlara katılan sanatçının yurt içi ve yurt dışında bir çok özel koleksiyonda eserleri bulunmaktadır.